17. Bölüm

14.8K 1K 233
                                    




Nasip niyete vurgun, kader gayrete aşıktır...

Oturduğu sedirde geriye yaslanmışken her an ayağa kalkacakmışçasına gergindi duruşu. Buz mavisi renginde olan gözleri salonun kapısına doğru dalmışken bir şeyler söyleyen kayınvalidesini duymuyordu kulakları.

İçinde tarifsiz bir öfke kol gezerken bu öfkesi daha çok korkusunu gizlemek içindi. Nitekim bir hayat kurmak için yaptıkları ve üstünü türlü günahlarla örttüğü gerçekler ortaya çıkmak üzereydi. Ki eğer ortaya çıkarsa neler olacağı gözünün önünden bir film şeridi gibi geçerken büyükçe yutkunarak başını iki yana salladı.

''Hayır!'' nidası yankılandı odada.

''İzin vermem.'' diyerek devam etti çıldırmış bir şekilde. Ona iri gözlerle bakan kayınvalidesine bakarak ayağa kalktı. ''Ben ne bedeller ödedim bu hayat için öylece elimden alınmasına asla izin vermem, bunu herkes aklına sokacak!''

''Gerçekler elbet ortaya çıkacak buke (gelin).'' diyen yaşlı kadın, karşısındaki kadının bu delirmiş hâlinden korkuyordu ama korkusu kendisi için değil konaktaki diğerleri içindi. Zira gelini öfkelendiği zaman tam bir canavara dönüşüyordu.

''Çıkmayacak!''

''Ne zamana kadar saklayabileceksin buke? Gel vazgeç artık.''

''Sonsuza kadar saklı kalacak her şey, bunun için ne gerekirse yaparım gerçekleri ortaya çıkarmak isteyenlerinse başını ezerim jimom (kaynana).''

Sesindeki keskinlik yaşlı kadını ürküttüğünde derin bir nefes alarak gözlerini kaçırdı.

''Kimseye zarar vermeyeceksin buke (gelin) eğer bu konaktan tek kişinin kılına zarar gelsin, o zaman görürsün ona göre!''

Ayağa kalktığında, kadına tehditkâr bakışlar atarak salondan çıktığında arkasında kalan kadından küçük bir kıkırtı çıktı. Bu küçük kıkırtı büyüyerek kahkahaya dönüştüğünde aklında türlü türlü fikirler fink atmaya başlamıştı bile.

''Göreceksiniz.'' diye mırıldandı kahkahası dindiğinde. Tekrar küçük küçük kıkırdarken gözlerinde şeytani bir bakış belirmişti.

''O küçük burnunu her şeye sokan fareden başka kimse zarar görmeyecek sen hiç merak etme Pervin Xanım (hanım)!''

Bir Gün Önce...

Düğün tüm hızıyla devam ederken oturduğu yerde biraz kıpırdandı Dağhan. Elini kaldırarak uzun parmaklarını saçlarının arasına daldırdığında saç diplerine masaj yaptı. Davul zurna sesinden başı ağrımaya başlamıştı ama artık evli olduğu için damadı tebrik eder etmez terk edemezdi. Karısını bekleyecekti.

Biriyle yanlışlıkla göz göze gelmekten kaçındığı için kadınların olduğu tarafa bakmıyordu. Ayıp sayılırdı ve görmek istediği kişiyi göremezse canı sıkılırdı.

''Dağhan Ağa'm, imam nikahı için şahit olacaksınız?''

Yanına gelerek ağır şivesiyle konuşan damadın babasına baktı. Birkaç gün önceden gelerek bu isteğini söylediğinde kabul etmişti Dağhan. Kaşlarını çatsa da başını sallayarak ayağa kalktı.

Beraber üst kata çıktıklarında küçük bir odaya girmişlerdi. Baş köşede imam hemen yan tarafta da gelin ile damat ve bir adam daha oturuyordu. Dağhan da ona gösterilen yere oturduğunda nikah başlamıştı. Sakin bir şekilde biten nikahtan sonra odadan çıkarak biraz soluklanmak için durdu. İkinci katın avlusundan aşağıya bakarken ellerini önündeki demirlere koyarak biraz eğildi. Düğünleri sevmiyordu.

ZEVAHİR (Çirkin Ağa) ASKIYA ALINDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin