BÖLÜM 10:isim

421 12 0
                                        

Tam 10 dakikadır yatakta bağdaş  kurmuş bir  şekilde  bir  ileri bir  geri  sallanıyorum. Kim ,kim kim bu?! Bu ismimi  nasıl  bilebilir?  O ismi  annem  vermiş  bana  babam  hep  öyle derdi. Annem öldükten sonra da  bana  öyle  seslenmeyi kesmiş. Canını acıtıyormuş onun demesine  göre. Sadece  öyle  bir  ismin  de  olduğunu da  bil derdi  hep. Bu  isim  ailemiz  dışında bilinmez derdi. Ailemden  geriye de bir  kişi de kalmadığına  göre nasıl  oluyor bu?  Off çıldırıcam! Diyerek  saçlarımı  çekiştirmeye  başladım. aradığım şeyin  cevabını bulamadığımda  genelde böyle  yapıyorum. Saçma  evet..

Saçlarımı  deli gibi çekiştirdiğimi  gören  Aslı hayretle bana baktı: Alev? Delirmedin  değil  mi?

Histerik bir  kahkaha  attım:ah! Delirmedim ama  bu gidişle  delireceğim aslı.

“kim  olabilir  ki?” diye sordu milyonuncu  kez. Bir  bilsem  kim  olduğunu. ”demir’in bu  işle bir  ilgisi olabilir  mi?” diye sordum.Aslı  düşünceli gözlerle bana  baktı  ve  devam etti:” bundan emin  olamayız. Biri Demir ‘i maşa  olarak da kullanıyor olabilir. Açıkçası ben Demir’den  şüphelenmiyorum Alev. O değil gibime  geliyor.”

Aslı’nın dedikleri  mantıklıydı. Evet  o  kişinin  Demir olabilme  ihtimali  vardı ancak  diğer  durumları da  düşünmeliydik. Dizlerimi  kendime doğru  çekerek  konuşmaya devam ettim  : “peki  bunu  öğrenmemizin bir  yolu yok mudur? Yani  ne bileyim sen Demir’e  sorsan  filan?” Aslı  ban  -sen ciddi  misin-der gibi  bir  bakış attı. Yani bu demek oluyor  ki başka bir  yol  bulmamız  gerek. Derin bir  iç çekerek çenemi  dizlerime  yasladım. Aslı “buldum!” diye bağırarak ellerini birbirine vurdu. Bu ani hareketiyle  irkildim  ve  dilimi  ısırdım. Ağzıma gelen kan tadını umursamayarak  “anlat” dedim Aslı’ya. Dizlerinin üzerinde  emekleyerek yanıma geldi ve yere  oturdu. “Bak  şimdi eğer biz de..-“

Tam  pür  dikkat  Aslı’yı  dinliyorken birden kızın sözü  yarıda  kesildi. Çünkü  her zamanki  gibi  yine  kapımız  çalınmadan odamıza biri  daldı. “oha be  yol  geçen  hanı mı burası!” diye bağırarak  kapıya  doğru  döndüm. Ancak karşımızda  kızlardan bir yoktu. Siyahlarla sarmalanmış  kıyafetleri  ve tüm o  siyahlığını delip  geçen  gözleriyle Bora tam  karşımızdaydı. Aslı da ben de şaşkınlığımızı gizleyemeyerek “bora?” dedik. Saat 2 ye geliyordu bunun ne işi vardı ki burada? Her ne kadar iyi  giyinmiş olsa da yataktan yeni  kalkmış  gibi duruyordu  saçları.

“bir sorun mu var?” dedi Aslı  merakını daha  fazla  bastıramayarak. Bora  ise  bırakın soruyu  Aslı’yı  bile görmezden  gelerek büyük adımlarla bana  yaklaştı  ve  bileğimden  tuttu. Bu ani  hareketi  yüzünden canım acıdığı  için küçük bir  inleme  çıktı ağzımdan. Bu normal çünkü daha  yaralarım iyileşmedi  bile. “yavaş  olsana ya” diye sitem ederek bileğimi  Bora’nın çelik  parmaklarından uzaklaştırdım. O ise  saniye kaybetmeden  yeniden yapıştı  bileğime. “bora  derdin ne  söyler  misin artık?” diye sordum. Cidden ama ne  bu artistlikler  filan.?

“bu  gece  benimlesin yeni  kız”dedi  buz  gibi  sesiyle. Pardon? . kaşlarımız havada  ve ağzımız  -o- şeklinde Aslı’yla birbirimize  bakakaldık.  Bu gece benimlesin mi?

“ne  dediğinin farkında mısın sen? Seninle  nereye gelecekmişim hem? ayrıca  niye geleyim? Seninle  yatmam  be-“  bora  boşta olan eliyle  ağzımı kapattı. “az laf  çok  iş yeni. Gülayla konuştum bu gece  benimle  kalacaksın yukarda.” Dedi ve bileğimi  tuttuğu eliyle  beni  yataktan kaldırdı. Daha ben ne olduğunu anlayamadan çoktan odanın  kapısına varmıştık bile.

  Bu her  şeyi ben  bilirim  benim dediğim  olur  havalarından  oldum  olası nefret  etmişimdir.ve  tam da  şu anda  şu karşımdaki ukala  bunu  yapmakta.  Daha  fazla dayanamadım ve kendimi  geriye  çektim. “bana  emirler  yağdırıp durma ben senin hizmetçin  ya da  kölen değilim ve  bir  daha benden izinsiz bana dokunma bile.” Dedim gözlerimle  bileğimi  çerçeveleyen  ellerini  göstererek. Her  ne kadar dediğime sinirlendiğini  görsem de  yavaşça  ellerini  bıraktı. Elini burun  kemiğinin  üzerine  getirerek  hafifçe  bastırdı ve gözlerini  kapattı.  Tekrar  bana  döndüğünde  gözleri bu sefer  farklı bakıyordu. Bir  gözündeki  maviliğini  hapseden kızıllıklar yoğunlaşmıştı. Derinlere girdiğimde orda  çaresizliği gördüm. Yardım  ister gibi kıvranıyordu  küçük  mavilikler.. “benimle  gel..ir ..misin?”  diye sordu  titrek sesiyle. Gözlerinin deryasından çekilerek dediklerine  odaklandım. Bana emir  vermemişti.hatta  gözlerinde gördüğüm çaresizlik sesine de yansımıştı. Ona  yardım etmek istedim bir  an. Hatta  içimde  ona doğru  dört nala  koşmak  isteyen atlar  vardı. Ona doğru  koşup  tüm  derdini  tüm  çaresizliğini silip atmak isteyen biri vardı içimde. Ve  ben bu sefer  içimdeki  o kişiyi dinleyecektim.

KAHPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin