0.9

417 18 6
                                    

Kafamı gömdüğüm sıradan kaldırdım ve ders zilinin çaldığını fark ettim. Esneyip ayağa kalktım ve 1-B sınıfına doğru yürümeye başladım. İlkokuldan beri en yakın arkadaşım olan Rin ile lisede ayrı sınıflarda olmak beni üzüyordu. Sınıfa girdim ve gidip yanına oturdum. Beni görünce gülerek kafasına yapıştırdım.

"Naber lan enayi?"

O da benim kafama vurunca daha vurmasın diye sarıldım.

"İyidir sayın gerizekalı, sen?"

"İyi ben de. Nasıl geçti dersin?"

Biz konuşmaya dalmışken arkamızdan biri seslendi.

"Hey! 1-A öğrencilerinin bu sınıfa girmesi yasak!"

Arkamı döndüğümde sarışın bir çocuk gördüm. Rin ayağa kalktı ve sarışın çocuğun yanına gidip ensesine şaplak attı. Ben o sırada bu garip görüntüyü izliyordum.

"Ne yapıyorsun Rin!?"

"Arkadaşımı rahat bırak Monoma."

Sarışın çocuk -adının monoma olduğunu o an öğrenmiştim ama ona sarışın çocuk diyeceğim- beni bir kere daha gözleriyle süzdükten sonra gidip sırasına oturdu. O sırada zil çalmıştı. Rine hoşçakal diyip sınıfıma geri gittim.

Sarışın çocuk cidden sinir bozucuydu. 

Dersler biter bitmez yine Rin'in sınıfının önüne koştum. O sırada önüme aniden çıkan biri yüzünden yere düştüm. Kafamı acıyla tutarak yukarı baktığımda sarışın çocuğu gördüm.

"Tekrardan selam 1-A sınıfı öğrencisi. Önüne bakmaya ne dersin?"

Bu gerizekalı ne dediğinin farkında mıydı ya?

"Ne dediğinin farkında mısın gerizekalı? Ayrıca önüme atlayan sendin. O kadar hızlı gelirsen herhangi biri çarpar sana."

Beni süzüp duruyordu bu çocuk. Vallahi yapıştırırım bir tane

"Ağzın da iyi laf yapıyor. Neyse, paspas olmaktan vazgeçmeye karar verdiğinde elimi tutup ayağa kalk."

Oflayarak eline vurdum. 

"Kendim ayağa kalkabilirim."

Gülüp saçlarımı dağıttı ve yanımdan yürüyerek geçti. Şokun etkisinden ne diyeceğimi bilemeden oradan uzaklaşmaya başladı. Arkasından bağırdım.

"Bana bir daha dokunursan dokunduğun elini parçalarım!"

Güldüğünü duyunca daha çok sinir olup aslında kapının önünde her şeyi gören Rin'i gördüm.

"Cidden çekilmez biri değil mi?"

Rin konuşmadan bana bakıp sırıtıyordu.

"Ne oldu?"

"Shipledim."

"nE?"

Bu duyduğum dünyanın en saçma şeyiydi. Cidden ship işlerini bu kadar büyütmesek mi ya..

"Saçmalama. Ship işlerini fazla büyütüyorsun."

"Dalga mı geçiyorsun kızım? Ciddiyim çok yakışıyorsunuz. Ben ayarlayacağım sizi hahhah!"

"İstemez! Ne dediğinin farkına var azıcık Rin!"

Yol boyunca ne kadar yakıştığımızdan bahsetti. Dayanamayıp koştum ve arkamdaki Rin'e bakmadan eve gittim. Annem ve babam buzdolabının üstünde not bırakmıştı. Amcam doğurmuş. Pardon yanlış anlamışım. Amcamlara gitmişler. Bunu neden düşündüm bilmiyorum. Odama çıkıp üstümü değiştirdim. Aklımda sarışın çocuk vardı. Ne kadar hoşuma gitmiyor olsa da Rin'in dediği şeyler kafamı karıştırmıştı. Aklımdan çıkmamaya başladı. Pencerenin önüne geçtim ve derin bir nefes aldım temiz havadan.  

Evet. Gözleri sürekli beni izliyormuş gibi hissediyordum. Gözleri hoşuma gidiyordu. Aslında böyle şeyleri kabullenmekte güçlük çekmeyen bi insanım bu yüzden ondan hoşlandığımı az çok anlamıştım zaten. Ki bana göre yok ben bundan hoşlanıyor olamam bu gerçek değil diyenler gerizekalıdır kendilerini kandırıyorlar. Bal gibi de biliyorsun işte. Daha ne konuşuyorsun. Aptal.

Yine sinirlendim diye iç çekip kulaklığı kulağımdan çıkardım. Biraz hava almak iyi gelebilirdi.

Dışarı çıktım. Yolda yürürken onu gördüm. Yanında başka bir kız vardı. Elini tutuyordu. Tepki vermedim. 

Sadece..benden hoşlandığını düşündüğüm için bu biraz acıttı.

Sanırım insanlara bulaşmayı gerçekten seviyordu.

Umursamadan yürümeye devam ettim. Hala ona bakıyordum. Birden gözlerimiz buluştu. Uzun uzun bana baktı. Sonra o da umursamadan önüne döndü. Ve geçip gittiler. 

Birden yanağım ıslandı.

Yağmur mu yağıyor?

Hayır... Hava yağmur yağması için yeteri kadar bulutlu değil.

Nereden geldi bu sıvı?

Ah, ağlıyormuşum.

Bir dakika, ben ağlıyorum.

Ciddi olamazsın.

Sinirden ağlamak dışında asla ağlamayan ben mi. ağlıyorum?

Biraz acıttı demiştim değil mi? Yalandı. Kalbimde öyle bir ağırlık vardı ki şuan. Hiç bir şey bedel değildi buna. Gözyaşlarımdan hiç bir yeri düzgün göremiyordum. Sonra birine çarptım. 

Cidden artık birilerine çarpmayı bırakmam lazım. Hem de acilen..

Gözyaşlarımın arasından sarı saç gördüğümü sansdım. Ne harika, her yerde onu mu görüyorum şimdi de?

"Hey, Ryoko. İyi misin?"

Hayal değilmiş. Ama o zaman az önce gördüğüm...

Harbiden şizofren olabilirim. Ben nasıl herkesi ona benzetmeyi başarabiliyorum ki! Aptal kız.

Gözyaşlarımı kontrol edemezken Monoma beni kendime gelmem için sarsıyordu.

"Hey!"

Gözlerine baktım. kesinlikle umursamaz değillerdi. Hatta, üzgün gibi bakıyorlardı?"

"Ryoko, ne oldu anlatır mısın?"

Hiç bir şey söyleyemeden sadece titreyerek ona baktım. Beni çekip sarıldı. Bir yandan da saçlarımı okşuyordu.

"Her ne olduysa geçti. Ben yanındayım."

Bunun beni bu kadar etkilememesi gerekiyordu. Ama boşverip bana sarıldığını fark ettim.

Oha sarılıyor lan bana!

Kendimi geriye çekip gözlerine baktım. Gülümsüyordu. Hafiften yanakları da kızarmıştı. Tatlıydı. 

"Şu an seni çok pis öpesim var." dedim kendimi tutamayarak. Ne düşündüğümü biliyormuş gibi konuştu.

"Tutma kendini. Engellemem seni."

Uzanıp dudaklarıyla dudaklarımı buluşturdum. Dünyanın en güzel hissiydi.

Beni hiç bırakmayacak gibi hissettim...



heheheh yeni bölüm nasıldı umarım sevmişsinizdir!!! kendinize iyi bakın. <3

MHA Characters x Reader (oneshots)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin