(medya: ARKADAŞLAE IM NOT KENÇANA BİRİ AÖBULANSI ARASIN ACİLEN
BÜTÜN GÜN STAY ALIVE VE HYYH YOONKOOK EDİTLERİYLE MAHVOLDUĞUM YETMEDİ ŞİMDİ BU FANART TARAFINDAN ZORBALIĞA UĞRUYORUM ÇOK FENAYIM.
ve bölüm sonunda nolur gelin stay alive hakkında feels komasına girelim beraber BEN BUNU TEK BAŞIMA ATLATAMIYORUM ÇÜNKÜ!!!?!?!?!????!?!)
Her şeyin bir anda sarpa sardığını hissettiğiniz, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına gönülden inandığınız ve önünüzü bile göremeyecek kadar mahvolmuş hissettiğiniz dönemler olur ya hani, Yoongi tam olarak son iki haftadır bu hisle boğuşuyor ve kendi hayatının içinden çıkamıyordu bir türlü.
Böyle anlarda her şeyin gerçekten üst üste geldiğinden midir yoksa toparlayacak gücünüz olmadığı için halledemeyip de mi her şey üst üste geliyor gibi geldiğinden midir bilinmez ama, sonuç olarak olan her neyse Yoongi her şeyin üste üste geldiğini hissediyordu.
Nefes alamıyor, boğuluyormuş gibi hissediyor ve hiçbir pencere nefes alması için yeterli oksijeni sağlayamıyor, hiçbir temiz hava sahası ona yardımcı olamıyordu.
Odasında, çalışma masasında, önünde ders kitapları açık bir halde öylece oturuyor ve hiçbir şey yapmıyordu. Dalgın dalgın, belirsiz bir süredir masanın meçhul bir noktasına gözlerini dikmişken elindeki kalemi çevirdiğinden bile haberdar değildi.
Son on dakikadır kapının eşiğinden oğlunu izleyen Bayan Min ise Yoongi'nin bu hâline sebep olanın kendisi olduğunun düşüncesi ile içten içe yükselen pişmanlık duygusuyla mücadele etmeye çalışıyordu. Daha doğrusu hissettiği bu pişmanlık duygusunu görmezden gelmeye çalışıyor, hâlâ yaptıklarının doğru olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyordu. Ama farkındaydı, oğlunun günden güne gözünün önünde eridiğine şahit oluyor yine de içindeki o acınası haklılık duygusunu söküp atamıyordu. Doğru olanı yaptığına olan inancı günden güne zedelenirken hâlâ inatla inancını ayakta tutabilmek için kendince çeşitli bahanelere sığınıyor, kendi içinde düşünceleriyle boğuşuyordu. Daha fazla orada durmayıp ses yapmamaya özen göstererek mutfağa geçtiğinde içinde bir yerlerde hâlâ susturamadığı düşünceler beyninin içini kemiriyordu.
Yoongi farkında olmadan elinde çevirdiği kalemi yanlışlıkla düşürdüğünde sıçrayarak transtan çıktı ve gözlerini kısaca masada gezdirdi. Tam olarak dakikalardır ne yapıyordu?
Oflayarak elini saçlarından geçirdi ve uzun saçlarının iyice dağılmasına sebep oldu. Masaya doğru hafif eğilip dirseklerini yasladığında başını iki avucunun arasına almış odaklanmaya çalışmıştı. Sınavı vardı, ders çalışması gerekiyordu ama o hiçbir şey yapamıyordu.
Odaklanamayacağını anladığında, daha öncesinde pencerenin önündeki berjerinin üstüne attığı montunu aldı ve hışımla çıktı odadan. Merdivenleri hızla inip hiçbir şey söylemeden evden çıkmış ve ardından seslenen annesini duymazdan gelerek kapıyı kapatmıştı.
Nereye gideceğini, ne yapacağını, evden neden çıktığını bilmiyordu ancak boğuluyordu. Tam olarak hissettiği şey buydu; boğulmak.
Dikenli bir el sanki ruhunu sıkıyor gibi acı çekiyordu. Ruhu kanıyor ama o engel olamıyordu sanki. Kanayan yaralarını saramıyor, aksine daha da zarar veriyordu aklında geçen olumsuz düşüncelerle.
Ayakları onu farkında olmadan Jungkook'la ortak buluşma yerleri olan parka getirdiğinde yorgun bir gülümseme bıraktı. Sahi, Jungkook'la görüşmeyeli de epey olmuştu. Çünkü Yoongi üç gündür okula gitmiyor, evde öylece hayatın akıp gitmesini ve yok olmayı bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me now | yoonkook
Fanfictionyakasından tuttu ve kendine çekti. "öp beni, şimdi." düz yazı da olabilir texting de olabilir taş da düşebilir ayı bile çıkabilir, aman dikkat