7

107 13 6
                                    

Giyindikten sonra hepsi spor salonuna gelmiş, rutin sıraya girme ve yoklama işinden sonra serbest bırakılmışlardı. Kolu sarılı olduğundan beden öğretmeni Hyunjin 'e kenarda oturabileceğini söylemişti. Normalde de tek başına kenarda otururdu ama en azından bu sefer oturduğu için laf edilecek diye gerilmesine gerek yoktu.

"Hyunjin' i de çağırsak ya?"
"Sen hayırdır Changbin? Sürekli bi Hyunjin."
"Ne hayırdır geri zekalı. Beyninde fındık taşıdığın için mi sincaba benziyorsun?"
"Sus be terbiyesiz!"
"Ya şu mesaj işini konuşurken isimleri sayarken Hyunjin 'den bahsettiğimizde onu ne kadar yalnız bıraktığımızı fark ettim. Düşünsenize, sürekli yalnızsınız. Abi ben konuşmadan yapamam!"

Aralarında konuşan çocuklar yalnız oturan Hyunjin' e dönmüştü. Yine tek oturuyordu. Gerçekten yalnız görünüyordu. Hyunjin neyi yanlış yapmıştı ki yalnız bırakılmıştı? Felix dikkatlice çocuğu izledi, izlerken boynunu yana yatırıp tek kaşını kaldırmıştı. Ama sessizdi.

"Hey, Hyunjin!"
Hepsi yanına dizildi.

"Bizle basketbol oynasana."
"Kolum incindi..? Hem öyle olmasa da oynayamazdım kötü oynamak yerine kolumun böyle olması işime gelir."
"Doğru ya.. Kolun incinmişti değil mi.." Elini ensesine atmış ve kaşınmamasına rağmen kaşımıştı.

"Kör müsün Changbin öküzü?"
"Sen sus fındık beyin."
"Kolun düzelsin, oynarız o zaman." Koluyla beli arasına sıkıştırdığı basketbol topuyla yerinde bir adım atmıştı Seungmin.
"Ah.." hafifçe gülümsedi. "İsterdim ama gerçekten bilmiyorum. Açıkçası kötü oynayıp oynamadığımı da bilmiyorum. Grupça oynamadım çünkü hiç."

Evet, tek başına topu potaya atabiliyordu ama grupça maç yapmamıştı, denememişti. O yüzden nasıl oynadığını bilmiyordu.

Felix ona doğru bir adım attı ve sağ dizini hafif kırarken sol dizini dik tutarak, hafifçe boynunu sağa eğerek ona baktı.

"Oynarsın işte. Bakarsın nası oynandığına."
"Ya senin abin burda abin! Başkasına ihtiyacın mı var? Ben öğretirim sana."
"Uza da gel Binie. Önce potaya yetiş."
"Vurucam bi tane!" Konuşurken elini hızla Jisung 'un ensesine kadar getirmiş tam dibinde durdurmuştu.
"İki dakika adam akıllı dursanız ölürsünüz çeneniz eliniz ayağınız kopar. Her neyse. O zaman kol kullanmayı, en azından iki kol kullandırmayı gerektirmeyen bir şey bulalım."
Söyleyeceğini söyledikten sonra Chan 'da Hyunjin' in yanına oturmuştu. Onun oturmasıyla herkes dediğine uygun bir şeyler düşünmeye başlayıp peşinden oturmuştu.

"Şişe çevirmece olabilirr, uno olabilir, kelimenin son harfiyle kelime bulma olabilir, adam asmaca, isim şehir-"
"Yeterli."

Sırayla birkaç şey oynamayı kararlaştırıp isim şehir oynamaya başlamışlardı. Oyun sırasında Hyunjin, beyin fırtınası yapıp bir şey bulamadığı belli olan Felix 'e doğru eğilip sessizce yardım ediyordu. Tabii Felix de hemen yazıyordu.

Beden eğitimi dersi süresi bittiğinde spor salonuna gitmişlerdi. Bu sefer boş yer bulan Hyunjin hemen kıyafetlerini alıp içeri girmişti.

Felix, Hyunjin' in poşetini ona uzatırken onun yapılı vücudunu görmüştü. Gerçekten çok iyi çalışılmış bir vücuda benziyordu. Açıkçası beklemiyordu. Keşke kabinler dolu olsaydı diye düşündü ve üstündekileri çıkardı.

Hyunjin beden dersinde telefonu alıp grup işini halledememişti. Zaten bu kadar kolay yapamayacağını da biliyordu. Acaba aksiyona gerek yok muydu. Ama şansa da bırakamazdı.

O giyinip çıktığında peşinden Seungmin de kabinden çıkmıştı. Diğerleri giyinmişti. Hep birlikte okul binasına girip üst kata çıktıklarında, sınıfa girmeye çok az kala Changbin 'in Felix' e sataşması sonucu ikisi arasında bir atışma çıkmıştı ve hareketlenme olmuştu. Diğerleri boş boş ikiliye bakıyordu. Her zamanki hallerdi.

"Ya bak! Dövücem artık seni! Tut şunu bi." Kaçan Changbin 'in ardından koşmak için elindeki telefonu Hyunjin' in eline tutuşturmuş ve koşmaya başlamıştı.

Telefon elindeydi? Felix' in telefonu Hyunjin 'in elleri arasındaydı? Diğerleri onlara doğru bakarken o arkalarından telefonu açmak için tuşuna basmıştı. Kilit ekranı vardı.. Neydi ki şifresi?!

"Ahh! Bırak bırak bırak!"
"Önce sen bırak geri zekalı!"
"Lan civciv! Başımıza çıktın he, bıraksana!"
"Sus be sus! Balina!"
"Balina ha, balina?"
"Evet, beğenmedin mi? Su aygırı da diyebilirim? Beğenmediysen öküzümüz de var."

İkili birbirinin saçından tutmuş yan yana ilerlerken hâlâ birbirlerine sataşıyorlardı. Onlara doğru koşarak gelen nöbetçi öğrenmeni görünce ellerini çekmeyi akıl edemeden o şekilde koşmaya başladılar..

Onları izleyen geriye kalanları da arkalarından onlara gülüyorlardı. Hyunjin bir tane şifre deneyeyim derken kaçan ikiliyi izleyip güldüğünden yanlışlıkla telefonun kamerasını kaydırıp bir fotoğraf çekmişti. Ödü koparken telefonu silmek için görsele tıkladığında ise şifre istemişti!

Sınıfa geçtikten birkaç dakika sonra, teneffüs bitimine çok az kala ikili sınıfa gelmişti. Felix' in gelmesini gergince bekleyen Hyunjin, onu gördüğü gibi ayaklanıp yanına gelmiş ve telefonunu ona uzatmıştı.

"Sağ ol."
"Ne demek.."
Felix telefonunu açıp instagramda gezerken birkaç dakika sonra fotoğrafı görmüştü. Fotoğrafı idrak ettikten sonra gülmüştü. Hyunjin' in çektiği fotoğraf, Hyunjin 'in yüzünün çeyreğinin gözüktüğü ve şaşkınlıkla korku karışığımı ekrana attığı bakışın olduğu bulanık bir fotoğraftı.

Hyunjin 'e adımlayarak telefonu ona göstermişti.
"Bu ne?"
"Şey.. yanlışlıkla oldu. Sizi izlerken aynı zamanda gülüyordum da.. o an yanlışlıkla çektiğimi fark ettim ama silemedim de!"
"Gülerek ha, gülerek?"
"Yanii, komikti.."

Hyunjin' i dinlerken bir yandan da kamerayı almıştı Felix.

"Buraya bak da baktığın bir fotoğraf çekelim. " Hiç beklemediği bir anda Hyunjin 'i çekmişti.

"Yaa! Felix.."
"Çok güzel çıktı. Önceki de çok güzeldi aslında? Evet evet ilkini ikinciye tercih ederim."

Anonim ||  HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin