Yorum yaparsanız sevinirimm 👉👈
İyi okumalar 💞
•••
Levi, şu son birkaç güne nazaran yatağından kalkarken garip bir şekilde kendini rahat hissediyordu. Bunun sebebi Erwin'in ona eskisi kadar kötü davranmamasıydı. Ona kötü davranmıyordu çünkü onu görmezden geliyordu. Sanki o yokmuş gibi. İki gün önce yaşadıkları yakınlaşma aklına girdiğinde gözlerini utançla yumdu. Daha sonra bugünün banyo günü olduğunu hatırladı. Gardiyanın söylediğine göre erkenden banyoya girip çıkarsa, kimsenin dikkatini çekmeden oradan tüyebilirdi. Çünkü mahkûmlar genelde akşam yemeğine doğru ya da öğle vakti banyoya girerdi. İlk geldiği zamanlar gardiyanı gözü tutmamıştı. Ama durumuna üzülmüş olacak ki, Levi'a fırsat buldukça birkaç tavsiye veriyordu. Levi ona karşı minnet duygusu besliyordu.
Ayaklarını sürüyerek yataktan kalktığında gözleri kanepesinde bacak bacak üstüne atmış vaziyette kahvesini yudumlayan adama döndü. Tam da tahmin ettiği gibi, Erwin onu görmezden gelmiş ve elinde tuttuğu kitabı okumaya devam etmişti. O günden sonra Erwin ona kötü davranmamıştı evet, ama sürekli görmezden gelinmek Levi'ın canını sıkıyordu, adam sanki o burada yaşamıyormuşcasına davranıyordu.
"Bilekliğini beğendim."
Levi şaşkınlık içerisinde, bir ona, bir de, ince bileğini sarmalayan deri bilekliğine baktı. Ona cevap vermesine gerek kalmadan Erwin kahvesini sehpaya bırakmış, ayracını kaldığı sayfaya yerleştirerek kitabını kapatmıştı. Oldukça kalın görünen kitap, kupanın yerini aldığında Erwin ayağa kalkmış ve ona doğru yürümüştü. Bu sabah banyo yaptığı için, duş jelinin ve şampuanının kokusu hâlâ üzerindeydi. Levi'ın bileğini tuttuğunda diğeri kaşlarını çatmıştı.
"Sana olacağını pek zannetmiyorum." Levi bir hışımla bileğini çekti. Bilekliğini ona vermek istemiyordu çünkü bu kız kardeşinin hediyesiydi. Ayrıca üstünde ismi yazıyordu. Erwin gözlerini kıstı. Levi'ın sinirle bakan gözlerine aldırmayarak bileğini yeniden kavradı. Tutuşu sertti ama ama canı çok fazla yanmamıştı.
"Bir şeyi iki defa söylemekten nefret ederim, aksini yaşamak istemeyeceğine de eminim. O yüzden, çeneni kapa." tutuşunun aksini yansıtan nazik ses tonu Levi'ın iç çekmesine neden oldu. Erwin deri bilekliğin iplerini çözerek çıkardığında hiçbir şey yapamadı. Bu adama karşı çıkmak gibi bir aptallık yapmamalıydı. Erwin sıkı düğüm atılmış ipleri kısa sürede çözdü ve bilekliği cebine koydu.
"Bileklerin çok zarif." parmaklarıyla bileğine dokunduğunda Levi cevap vermedi, yalnızca onu seyretti. Erwin beyaz tende son kez parmaklarını gezdirdi. Dudaklarında alaylı bir tebessüm oluştu ve kanepesine geri döndü. Az önceki pozisyonuna geri döndü.
"Sapkın mahkûmlar gelmeden önce banyoya girsen iyi olur, psikolojisi bozulmuş bir oda arkadaşı istemiyorum." kitabına yeniden gömüldüğünde Levi dolabından temiz kıyafetlerini çıkarmakla uğraşıyordu. Belli etmese bile ürküyordu, bu onun ilk banyo günüydü ve başına bir şey gelmesinden korkuyordu. Kapıyı açmak üzereyken başka biri ondan önce davranmıştı. Levi, gardiyanla göz göze geldi. Gardiyan ise kapıyı daha da çok aralayarak odaya girmişti.
"Ne istiyorsun Erwin?" sesi fazlasıyla bıkkın çıktığında Levi onları dinlemek yerine koridora adımlamıştı. Birkaç mahkuma denk gelse de yoluna devam etmişti, zaten onlarda onu umursamamış gibi sohbete devam etmişlerdi. Levi demir parmaklı kapının önünde dikildiğinde başka bir gardiyan onu fark etmiş ve kapıyı açmıştı.
"Dümdüz git, ardından ilk çıkan sağa sap. Banyo orada. Dikkat etsen iyi olur."
Adam onu anlamışcasına açıklama yaptığında Levi dediği yoldan yürümüştü. Onu rahatlatmak adına dikkat etmesi gerektiğini söylüyordu fakat bu onu daha da çok tedirgin ediyordu. Levi adamın bahsettiği koridordan girmek üzereyken gardiyanla hararetli konuşan adamı gördü, kaşlarını çattı. Çünkü o, Erwin'in az önce bir şey istemek için çağırttığı, kısaca ayak işlerini yapan görevlilerden biriydi. Bu konuyu fazla irdelemek istemiyordu, Erwin tuhaf bir adamdı. Bu yüzden önüne döndü ve yoluna devam etti. Bomboş olan banyo nedeniyle neredeyse ağlayacakmış gibi oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahkûm/Eruri
FanfictionLevi, Erwin Smith'in hükümdarlığına ayak basmış bir mahkûmdan öte değildi.