21:Kötü adama yenilmek

167 24 11
                                    


Selaaaamm

Ben geldiiimmm

Biraz uzun bir bölüm oldu bu yüzden yorum yaparsanız seviniriiimmm

İyi okumalaaarrrrr 🩷🩷🩷

•••••

"Yarın, Levi."

Levi yatağında oturmuş vaziyette, tavanı incelerken Erwin başını kitabından kaldırmaya tenezzül etmeden konuştu. Siyah saçlı adam oradan gözlerini ayırmadı.

"Yarın ne?"

Erwin'in gözlerini devirdiğini ve dudaklarının arasından bıkkın bir nefes verdiğini hissedebiliyordu. Çünkü Erwin Smith, söylediği şeylerin tekrarlanmasından nefret eden bir adamdı. Ve aksi yaşanırsa, gözlerini devirir, homurdanır veya bıkkın dolu bir nefes bırakırdı ortaya. En azından Levi'a karşı bunu yapıyordu. Bu yüzden onu iyi gözlemlemişti.

"Yarın halletmen gereken bir işin var. Onu hallettikten sonra, gideceğiz."

Halletmesi gereken işin ne olduğunu biliyordu. İki kişiyi öldürecekti. Ve sanki Erwin bunu, marketten ekmek almak kadar basit bir şeymiş gibi söylüyordu. Levi kaşlarını havaya kaldırdı. Onun için basitti elbette. Öldürdüğü insan sayısı fazlaydı. Birini öldürmek, nefes almak kadar basit ve önemsiz bir eylemdi onun için.

Ama aynı şey Levi için geçerli değildi. Kabul etmişti, fakat yalnızca kendi bencilliğine göre hareket etmişti. Erwin, ailesinin intikamını alması gerektiğini söylemişti.

Sinirlenmeliydi, üzülmeliydi, ailesi öldürülmüştü. Peki neden Levi'ın içi tamamiyle bomboştu? Neden canı yanmıyordu? Neden ağlamıyordu? Neden sinirlenemiyordu, neden hırslanamıyordu?

Bunun sebebi ailesiz geçen seneler olmalıydı. Onları daha önce hiç görmemiş gibiydi. Hiç görmediği ve tanımadığı insanlar ona ne hissettirebilirdi ki? Levi'ın yapayalnız ve kimsesiz geçen acınası hayatı silinmeyecekti. Yaraları kapanmayacaktı, zamanında döktüğü gözyaşlarının izi hâlâ yanaklarında durabilecek kadar tazeyken, hiçbir şeyi henüz atlatamamışken, neyin intikamını alabilirdi?

İçinin nefretle dolup taşması hiçbir şeyi geri getirmeyecekti. Belki, Levi annesini ve amcasını hatırlasaydı, güzel geçirdiği günlerini, mutlu olduğu anılarını, annesi mutfakta yemek yaparken kız kardeşiyle salonda çizgi dizi izlediği zamanları hatırlasaydı her şey daha da kolay olabilirdi onun için. Ama elinde hiçbir şey yoktu. İçinin intikam duygusuyla dolup taşması için, elinde hiçbir şey yoktu ve bu acınası bir durumdu.

Annesine dair tek bir iz yoktu. Annesi de enkazının altında derinliklere gömülmüştü. Sanki hiç varolmamış gibiydi. Belki de onun da mutlu olduğu zamanları vardı. Gülüp eğlendiği, oyunlar oynadığı zamanları vardı. Belki vardı. Ve Levi hatırlayamıyordu. Hepsi elinden alınmış gibiydi. Sanırım, bu biraz olsun canını yakabilmişti. İçinde bir yerlerde kopan bir fırtına hareketlenmişti. Fakat yalnızca buydu. Fazlası yoktu.

Gözlerinin ne zaman dolduğunu dahi fark etmemişken alt dudağını ısırdı.

"Neden gözlerin doldu senin?"

Soruyu yönelten adama baktı. Başını halen kitabından kaldırmamıştı. Levi yanağına doğru kayan bir damla gözyaşını temizlerken şaşkınlıkla ona baktı. Kendisi dahi ağladığını fark etmemişken, Erwin'in kitap okurken dahi bunu fark etmiş olması ilginçti. Usulca ve sessizce gözyaşını sildikten sonra yatağından kalktı.

Mahkûm/EruriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin