Medya: Beyaz Maskeli
🌙
Hayat gerçekleriyle mi, yoksa yalanları ile mi canımızı acıtırdı? Kafamda dolanan binlerce soru karmaşasının içinde kaybolmuşum. Üstümde tozlanmış bir çarşaf, onu çekip atmaya çalışan milyonlarca insan.
Peki, beni kurtardığınızda ben üşümeyeyim diye bana sarılabilecek misiniz?
İşte bunun cevabı ya verilmez, yada verilebilmesi zaman alır. Ben kurtarılmak istemiyordum. O acıları içimde öldürüp, bedenimde yaşatmaya alışmıştım. Bazı insanlar alışkanlıkların 20 gün civarında oluştuğunu söyler. Bana göre alışkanlık yoktur. Ona bağımlı olup, onu kendindeki eksikleri kapamak için yama olarak kulanmaktır.
Ben ne başkasının yaması, nede bağımlılığı olmayı istemedim. Benim üstümdeki çarşaf beni benden koruyamazken başka insanların beni korumasına gerek yok.
Ben kimsenin düşmanı değilim. Ben kendi, kendimin düşmanı olmuşum.
Acı benim için bir tutku, para benim için kumar. Göz yaşı önemli bir bağlantı. Sesizlik ise acınası...
Sesizlik asla aşağılanacak bir şey değil ve hiç olmadı. Sesizlik bazen verilmeyecek cevapların gizli anahtarıdır.
Göz yaşı, insanlar arasında kuvetli bir bağlantı. Mantık ön planda olsada en çok duygular ağır basar. En çokta karşımızdaki bir yakınımızsa...
Bazıları artık insanlara güvenmediğini söyler. Aslında yine muhtaç olduğu kişi insandır.
İnsanlar karmaşık renkleri birleştiremediğimiz bir rubik küp. Renkler birleşse bile bozan bir renk...
🌙
Beyaz Maskeli'nin ağzından:
Sabah'a doğru eve geldiğimde Songül ablanın geldiğini var sayarak kapıyı tıklatıyordum. Bir süre kapıda öylece durdum. Sonunda Songül abla kapıyı açtığında beni görünce şaşırdı. "Ben odanda yatıyor sanıyorum seni." dediğinde ona gülmemek için zor tuttum kendimi. Daha sonra elimdeki telefonumu aynalığa bırakırken "Neredeydin bu saate kadar, kuzum." dediğinde Songül ablaya döndüm. "Dışarıdaydım, kafam bozuktu." diyerek ona yalandan bir gülümsedim. Açık olan saçımın dalgasıyla oynadıktan sonra, "Hadi git odana dinlen biraz." dediğinde başımı salladım.
'Sabah olmuştu, ne dinlenmesi Songül abla' diyemedim tabi. Merdivenleri yavaşca çıktım. Odamın kapısının kolunu indirerek açıp içeri girdim. Kapıyı ardımdan kitliyerek etrafa baktım. Çizmelerimi çıkarıp bir kenara bıraktıktan sonra elbiseyi hızlıca çıkardım. Üstüme rahat edeceğim şeyler giydim. Etrafta hep saçılmış kıyetlerim vardı. Kendimi hızlıca yatağa attım. Tavanı izlerken tavanımda asılı olan sarı küçük yıldızları izledim.
Her bunlara bakmamda aklıma kardeşim geliyordu. İlk başlarda çok canımı yaksada artık bunları görmek gülümsememe neden oluyordu. Bazen acıları, mutlu anılarla süsleyebilirsin.
Ben öyle yaparak bu zamana kadar geldim. Acılarımı süsleyerek, yoksa şuan bir hayatım olmazdı. Nefes bile alamazdım. Bu acılarla baş edemezdim. Ben bunları yaşarken daha çocuktum. Ben kendimden bile korkarken, acılarımı anlamaya çalıştım. Aklım bile bunlara yetmezken, acılarımın içinde kayboldum.
Şuan böyle ayaktaysam bile içimde bir parçada kız kardeşim olduğundan. Buruk bir gülümseme beydah oldu yüzümde. Bazen yeri geldi bağırarak, çağırarak ağlamak etrafı yıkmak istedim. Bende mutlu olmak her şeyi unutmak istedim. Olmadı, ne kırıp dökebildim nede bağırarak ağlıyabildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elzem [Düzenleniyor]
Teen FictionAilesini sebepsiz yere büyük bir yangında kaybeden bir kızın, intikam uğruna girdiği ve her gün dahada dibe çeklidiği bir yoldu burası. Bir canavar gibi eğitip büyütüldükten sonra eline verilen dosyalardaki kişileri öldürmek zorundaydı. Ama öldürmes...