Y/n düşünürken yaşadığı acı verici anılar aklına hücum ediyordu. Daha fazla Eren'in yüzünü görmeye bile katlanabileceğini sanmıyordu, Annie ne derse desin.
"Üzgünüm Eren, fakat kendimi hazır hissetmiyorum."
"Nasıl istersen. Ama konuşmak istersen hep burada olacağım."
"Tamam.."
Uzaktan kulak kabartmaya çalışan Armin, kelimeleri duymasa bile Eren'in reddedildiğini anlayabilmişti. Bir zafer kazanmışçasına gülümsedi.
Mutlu bir ses tonuyla, kalbi kırık Eren'e seslendi.
"Eren! Gelmiyor musun?"
Eren arkadaşının sesini duyunca Y/n'e buruk bir gülümseme verip masasına döndü. Ne bekliyordu ki zaten? Hak etmişti. Y/n yıllardır bu fırsatı yakalamak için çabalar gibi boynuna sarılmayacaktı ya.
Mikasa, Eren masada yerini alınca meraklıca sorusunu sordu.
"Ne konuştunuz?"
"Boşver Mikasa, boşver."
Mikasa, Eren'in ne denediyse başarısız olduğunu anlamıştı. Onu üzgün görmek bir o kadar kendisini de üzse bile içten içe sevinmekten alıkoyamıyordu kendini.
.
.
.
Annie ile hesabı ödeyip alışverişe gitmeye karar veren Y/n, rastgele bir mağazaya girdi. Annie ise arkasından geliyordu.
Birkaç dakikalık gezintiden sonra Y/n, gözüne bir elbise kestirdi. Diğer çoğu şeyin yanında mükemmel duruyordu. İnce askılı, siyah, beyaz puantiye detaylı, diz üstü bir elbiseydi.
Y/n kendine uygun bedeni olup olmadığını incelerken bir tane buldu. Eline alıp etrafta Annie'yi ararken, erkekler kısmında onu Bertholdt ile konuşurken gördü.
Annie'nin bu hallerine gülmeden edemedi. Birden omzunda bir el hissetti, arkasına döndü. Karşısında Reiner vardı.
"Selam Y/n, n'aber?"
"Ha, iyiyim Reiner. Senden sormalı."
"İyiyim ben de, Bertholdt ile dolaşırken sizi gördük hal hatır soralım dedik."
"Ondan beklenir de senden beklenmez pek."
"Ayıp ettin bak, insan değil miyim ben?"
"Bilemiyorum artık Reiner bey. Doğum günümü kutlamayı es geçtiğinizden beri size güvenim kırıldı."
"O gün maç vardı."
"Benden değerli mi?"
"Kendi canımdan bile değerli, üzgünüm."
İkili bir süre bakıştıktan sonra aynı anda gülmeye başladılar. Vedalaştıktan sonra ise Y/n, kasaya doğru ilerledi. Annie ise son anda yetişmişti.
"Alacak paran var mı Y/n? Yoksa alabilirim."
"Yok, Sağol. Sen gidip biricik flörtünle konuşsana, bana vakit ayırma hiç."
"Bak bir çakarım amele sümüğü gibi yapışırsın. Ayda yılda bir görüyorum zaten."
"Peki peki, karışmıyorum."
.
.
.
İkili Annie'nin evine geleli birkaç saat geçmişti.
Bir komedi dizisi seçtiler, ardından ise mısır patlatmak için mutfağa gittiler.
Annie yağı çıkarırken Y/n mısırı ayarlıyordu.
"Annie, çok tuz koyma bak."
"Mallaşma, patlamış mısır tuzsuz olunca tatsız oluyor."
"Neyse, içecek var mı?"
"Kola var, ekselansları beğenir mi?"
"Bayılır."
Y/n, buzdolabından kolayı ve dolaptan iki tane bardağı çıkardı, tepsiye koydu. Arkadan bir şarkı açıp mutfağı konser alanına çevirerek mısırların patlamasını bekleyeceklerdi.
.
.
.
Kızlar dizinin ilk sezonunu bitirmek üzereyken Y/n'in telefonu çalıp duruyordu. Y/n telefona baktı, bilinmeyen numaraydı. Telefonu açınca karşılaştığı ses, Mikasa'nın ağlamaklı sesiydi.
"Y/n, acil gelmen lazım!"
"Ne oldu Mikasa, peşinde biri mi var? Polisi aramamı ister misin? Neredesin?"
"Öyle değil, Eren ve Armin."
"Ne olmuş onlara?"
"İlk başta Eren geldi, bir şeyler geveledi, Armin de rest çekti. Sonra ağız dalaşı yaptılar, şimdi de yumruklaşıyorlar."
"Hassiktir, neredesiniz şu an?"
"Okulun yanında bir kırtasiye vardı ya, oradayız. Çabuk davran yalvarırım."
Y/n, telefonu kapattığı gibi üstüne montunu geçirdi.
"Ne olmuş?"
"Sonra anlatırım."
"Tamam, bekliyor olacağım. Ararsın."
"Anlaştık."
Y/n, aparmandan çıkıp koşmaya başladı. Şansına ki, bahsi geçen kırtasiye Annie'nin evine yürüme mesafesindeydi.
Yine de acele etmesi gerektiği için koşar adımlarla kırtasiyeye doğru ilerledi.
.
.
.
Koşmaktan karnı ağrısa bile üçlüyü görebiliyordu. Oğlanlar birbirlerini yere çarparken Mikasa donup kalmıştı.
Y/n, Armin'in üstünde onu yumruklayan Eren'in havadaki elini tutup onu kendine çekti. Eren dirense bile fazla karşı koyamadı ve kendini geriye bıraktı.
Armin'in ayağa kalkmaya hali yoktu. Kız bu sefer ona koştu, kalkmasına yardım edip onu kenardaki merdivene oturttu.
Armin öksürürken Mikasa kendine gelmiş, Armin'in sırtını sıvazlarken gözyaşları döküyordu.
Y/n, Eren'in yanına gitti, yanına çömeldi.
"Neden onu dövdün Eren?!"
"Senin meselen değil Y/n, karışma."
"Ne demek karışma, aptal herif!"
Y/n, ayağa kalkıp Armin'e baktı, gözlerinden öfke saçıyordu adeta.
"Bana bakma Y/n, ölmüş annemle ilgili ağza alınmayacak laflar etti!"
"Sebepsiz yere yapmaz!"
"Öyle mi? Seni neden sebepsiz yere aldattı o zaman!"
Y/n, çaresizce Mikasa'ya baktı. Mikasa ise başını iki kenara sallamaktan başka bir tepki vermedi, veremedi. O da iki en yakın arkadaşı bu durumlara düşüren şey neydi bilmiyordu.
Eren arkadaşına sebepsiz yere saldırmış olamazdı, fakat Armin sebepsiz yere olduğunu söylüyordu.
İkisi de konuyu anlatmamakta ısrar ediyordu.
Armin'in de, Eren'in de aldığı fiziksel ve gözlerine bakınca belli olan zihinsel hasarlar, sebepsiz bir kavgaya benzemiyordu.
"Sikerim böyle işi ama!"
Y/n, önündeki taşı sertçe tekmeledi. Kim haklıydı?
Eren haklı.♡ ("Yaban Mersini" bölümüne gidiniz.)
Armin haklı.♡ ("Çilek" bölümüne gidiniz.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑻𝒉𝒓𝒆𝒆𝒔𝒐𝒎𝒆 ¦ AOT x reader
Fanfic•.¸♡𝑻𝒉𝒓𝒆𝒆𝒔𝒐𝒎𝒆 ¦ AOT x reader♡¸.• 𝑬𝒓𝒆𝒏: y/n. 𝑬𝒓𝒆𝒏: Endişeleniyorum, anlıyor musun? 𝑬𝒓𝒆𝒏: Cevap vermezsen bile seni seveceğim. 𝑬𝒓𝒆𝒏: Bağımlılık yapıyorsun. 𝑬𝒓𝒆𝒏: Yanındayken kafam çok iyi. 𝑬𝒓𝒆𝒏: Bunu sabahın bir körü y...