Narea ve Seokjin

1.5K 103 75
                                    

Kasvetli mutfağın penceresinden süzülen ışık, sessiz sabah kahvaltısının üzerine düşüyordu. Tezgahın üstüne de ki kirli bulaşıklar kendini belli ediyor, Seokjin'i rahatsız ediyordu. Yerinde kıpırdanmadan edemiyordu.

"Kahvaltını yap Narea, saat geliyor."

Annesinin sert sesiyle kızına dönüp baktı. Narea büyükannesinin cümlesiyle tabağındakileri ağzına sıkıştırmaya başlamıştı. Seokjin sessizce önüne döndü. Daha fazla yiyebileceğini sanmıyordu.

"Servis şöförüyle konuştum." Seokjin gelecek olan şeyi bildiğinden arkasına yaşlanıp annesine baktı.

"Artık gelmemesini söylemişsin."

"Narea'yı artık ben okula bırakacağım." Bu cümle ile küçük kız gülümseyerek appasına bakmıştı. Seokjin de bakışları üstünde hissettmiş, kızına dönüp bir öpücük atmıştı.

"İşe nasıl yetişeceksin?"

"Bir şekilde halledeceğim."

"Tabi," dedi kadın alayla. "Feromonlarını koruyabilirsen."

Seokjin cevap vermedi. Zaten çoktan yemeyi bıraktığı kahvaltı masasından ayaklandı.

"Narea, gidiyoruz."

Narea appasının komutuyla hızla sandalyeden indi. Mutfak kapısının önüne bıraktığı çantasını sırtına takmaya çalıştı. Seokjin arkasından ilerleyip ona yardım etti. Büyükanne oturduğu yerden onları izliyordu. Narea appasının yanında küçücük kalıyor, daha da sevimli gözüküyordu.

"Akşama ne yemek istersin Narea?" Dedi yüzünde ki ufak tebessümle. Seokjin kapıya ilerlerken, Narea büyükannesine dönüp düşündü.

"Kimbap."

Büyükannesi bu cevap ile kafasını salladı. Narea ona el salladıktan sonra, koşarak kapıda onu bekleyen appasının elini tuttu. Seokjin eğildi ve kızının bağcıklarını bağlamaya başladı. Narea küçük elini onun geniş omzuna koydu.

"Appa?"

"Evet bebeğim?"

"Büyükannem sana kızdı mı?"

Seokjin diğer ayağa geçti. "Hayır. Sadece dikkatli olmamı istiyor."

Narea başka bir soru sormamış, appasının elini tutarak sabahın erken saatlerinde yola çıkmıştı. Sıkı sıkı tuttuğu eli, asla bırakmaya niyeti yoktu.

Seokjin, lise yıllarında feromonunu kontrol edemediğinden dolayı küçük yaşlarda bastırıcı ilaçlara başlamıştı. Çünkü olur olmadık zamanlarda yaydığı omega kokusu, onu ve çevresinde ki alfaları oldukça zora sokuyordu.

Lise son sınıftayken ilaçlarının bittiği bir zaman diliminde, sınıf arkadaşları tarafından tecavüze uğramıştı.

Hem de bir kere değildi.

Bu durum sanılanın aksine uzun süre devam etmişti. Bastırıcılar bir işe yaramıyor ve Seokjin nerdeyse metreler ötede ki alfaları kendine çekiyordu. Mahvolmuş bir bedeni ve en önemlisi, kendini kaybettiği bir zihni vardı. Ölmeyi istiyordu. Sadece bir seks aracı olarak görülmek kalbini o kadar çok ezmişti ki, yaşamanın herhangi bir sebebi yoktu. Bu hayatta kalmasının bir nedeni yoktu.

Ta ki, karnında bir canlının olduğunu hissedene kadar.

Narea, appası on dokuz yaşındayken onun karnında filizlenen bir umut ışığıydı. Fakat Seokjin ölüme o kadar yakındı ki, annesine bebeği aldıracağını söylediğinde, annesi kesin bir dille o bebeği doğuracağını söylemişti.

"Yapamam.'' gözlerinden yaşlar sicim gibi boşalıyordu.

"Kendime dahi sahip çıkamıyorum bir bebeğe nasıl sahip çıkacağım?"

"Doğuracaksın. Onun ne suçu var da sen ona ölümü vaadediyorsun!"

Yapmıştı. Seokjin beş senelik süre boyunca kızına kendinden daha iyi bakmıştı ve sanki en yakın arkadaşını doğurmuştu. Geceleri beraber kitap okuyorlar, beraber uyuyorlar, hatta bazen beraber yemek dahi yapıyorlardı.

Büyükanne izin verdikçe tabii.

Seokjin mavi çatılı okulun önüne geldiklerinde, iç çekerek elini tutan kızına baktı. Narea artık elini daha sıkı tutuyordu.

''Narea, okula girmelisin.''

Narea hiçbir şey söylememişti. Seokjin dizlerinin üstüne eğildi ve kızının hırkasının fermuarını kapattı. Daha sonra ona tıpa tıp benzeyen suratına bir öpücük kondurdu.

Mırıldandı. "Okuluna girmelisin."

"Seni bırakmak istemiyorum."

Seokjin sızlayan burnuna rağmen gülümsedi.

"Appa başının çaresine bakabilir."

"Appa geceleri ağlıyor."

Seokjin kızının gözlerine baktı.

"Appa seni seviyor Narea."

Narea eğilip appasının burnunu öptü.

"Ben de seni seviyorum appa."

Koşarak okulun kapısından içeri girdi. Seokjin ne kadar süre orda kaldığını bilmiyordu. Çünkü annesinin sandığının aksine, bir işi yoktu. Olan işinden bir hafta önce kovulmuştu.

Narea çok hastaydı ve okuldan alınması gerekiyordu. Seokjin hiçbir şey düşünemez halde işten koşarak çıktığında, işveren onu çoktan kovmuştu.

Şimdi ise evine yakın olan üniversitenin temizlik sorumlusunun astığı iş başvurusuna gidiyordu. Bir ihtimal diyordu içinden, fakat omega olması ümtlerini her geçen gün daha da bitiriyordu.

Seokjin, omega olmaktan ve onun getirdiği güçsüzlükten nefret ediyordu. Çünkü o güçsüzlük ona bir hayat borçluydu. Koskoca bir gençlik.

Düşünceleri zihninden kovaladı. Narea'nın da dediği gibi.

Onlara üfle appa, bulutlar gibi dağılsınlar.

Yolun ortasında üfledi Seokjin. Görenler onun delirdiğini düşünse de, hafiflediğini hissediyordu. Narea ile ilgili her şey onu hafifletiyordu.

"Sen de benim gibi görüyor musun Jack, yoksa ben hayal mi görüyorum?"

Yutkunarak ellerini hırkasının cebine soktu. Adımlarını hızlandırıp ara sokağa yönelmeyi düşünse de bu yanlış bir seçim olurdu. Çok deneyimlemişti. Artık her yolun onu nereye çıkaracağını bilecek kadar.

İstemezdi.

Başına ne geleceğini ezberlemek, istemezdi.

"Kim Seokjin," dedi sarışın çocuk sırıtarak. "Bir yere yetişmeye çalışıyor gibisin?''

Seokjin cevap vermedi sadece hızlı hızlı yürüyor ve kendini sıktıkça feromon salgılamaya devam ediyordu. Şükrettiği tek şey, Narea'yı okula bırakmış olmasıydı.

"Ah hadi ama,'' dedi sarışın alayla. "Bak sen kaçtıkça, o güzel kokun daha çok geliyor. Hadi Jinnie, uğraştırma bizi."

Sola döndü. İnsanlar azalıyor sokaklar daralıyordu fakat üniversiteye giden tek yol buydu. Saçlarının arasından akan ter damlası yavaşça şakağından süzüldü. Ceplerine soktuğu ellerini yumruk yapmış, kalbinin atışını düzene sokmaya çalışmıştı.

"Bizi özlediğine eminim Jinnie.'' dedi adı Jack olan. Seokjin cevap vermedi. Fakat onun yerine cevap veren biri olmuştu.

"Bence bu kadar yeter beyler."

Seokjin duyduğu sesle duraksadı. Hemen arkasına dönmese de dinledi.

"Seokjin bizimle Namjoon, bugün kendine başkasını bul."

"Seokjin sizinle değil, benimle.''

Nemli gözlerini sokağın başında ki çocuğa çevirdi. Göz göze geldiklerinde yutkundu. Namjoon hafifçe kaldırdı kaşlarını.

"Öyle değil mi?'

Dark Paradise  || NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin