9. Bölüm

150 7 45
                                    

"Biz kendimiz de gidebilirdik. Arabaya gerek yoktu ki."

Anastasia, güldü ve "bir baloya gidiyorsun Alpagut." diye durumu ona hatırlatma gereği duydu.

"Bu kıyafetleri boşuna almadık. Bir kralın davetine katıldığımız için aldık. Sen de tahmin edersin ki bu arabaya da aynı sebepten ötürü bindik. Öyle elimizi kolumuzu sallayarak yürüyüp kaleye o şekilde giremeyiz."

Alpagut, gülümseyerek "haklısın." dedi ve utangaç tavırlarla da olsa ona biraz daha yaklaştı.

"Sakın aklından geçeni uygulamaya sokmaya kalkma Alpagut!"

"Hayır ben sandığın o şeyi yapmaya kalkmayacağım."

Anastasia, güldü ve "ne düşündüğü okuyabilirim." dedi.

"Yani bana boş yere yalan söylemeye kalkma!"

Alpagut, Anastasia'nın gözlerinin içine baktı ve gülümsedi.

"O zaman senden hoşlanmaya başladığımı da okuyabilirsin."

"Ya da sadece beni elde etmek istediğini?"

Alpagut, başını iki yana sallayarak "hayır." dedi.

"Bu güzellik sadece bir gecelik kısa bir şeyle geçiştirilemez. Belki seni elde etmek istiyorumdur ama bu tek gecelik değil, ömrümün sonuna kadardır. Belki de sadece, seni ömrüm boyunca oturup izlemek istiyorumdur? Bu kusursuz güzelliğe bakıp da bütün kötülükleri unutmak istiyorumdur. Bütün açlığımı ve susuzluğumu sen gideriyorsundur, sana bakmak gideriyordur belki de?"

Anastasia, Alpagut'un sözleriyle güldü ve alaycı tavrına devam etti. Alpagut'un iltifatlarından etkilenmişti ama işi yokuşa sürmek istiyordu yine de. Aynı zamanda kendisi de Alpagut'tan hoşlanmaya başlamıştı. Onun âsi, çocuksu, kendini beğenmiş ve aynı zamanda cesur tavırları hoşuna gitmeye başlamıştı. Bunu kendine itiraf edemiyordu. "O daha bir çocuk resmen." diyordu ama yine de bir elektriklenme oluyordu ruhunda ve bedeninde.

"Yaşlı bir kadın olarak bu güzel sözleri hak ettiğimi sanmıyorum."

"Her ne kadar daha on sekiz yıl geçirmiş olsam da yaşının bir büyücü için normal olduğunu bilecek kadar görmüş geçirmiş bir avcıyım ben de. Kaldı ki artık ben de bir büyücü sayılırım. Bu yüzden yaş faktörünün birlikte olmamız için engel olmadığını düşünüyorum."

Anastasia, güldü ve alt dudağını ısırdıktan sonra "vazgeçmeyeceksin değil mi?" diye sordu.

"Seni sevmekten ölene kadar vazgeçmeyeceğim. Hatta öldükten sonra da, göğe ulaştıktan sonra da sadece seni seveceğim. Gökteki hiçbir kadına bakmayacağım. Sen Gök'ün kızlarından bile güzelsin çünkü."

Anastasia, etkilenmemiş gibi yapmak istedi ama başaramadı. İstemsizce Alpagut'a yaklaştı. Aralarında bir çekim oluşmaya başlamıştı. Dudakları artık neredeyse birbirine değecekti. Birinin sadece ilk adımı atması gerekiyordu. Anastasia, adımı atmadığı gibi kendisini geri çekmek için sesli düşünerek "sen daha çocuksun." dedi ve güldü.

İkisinin de karşıdan beklediği ilk adım atılmadan araba birden durdu ve ikilinin kafaları birbirine çarptı. Bir gülme tuttu ikisini de ve bu gülme arabacının kendilerine bakarak özür dilemesine kadar sürdü.

"Bir kedinin önüme çıkmasıyla sert bir fren yapmak zorunda kaldım. Özür dilerim efendim."

Alpagut, eline geçen fırsatın kaybolmasıyla sinirlendi ve kaşlarını çatarak önemli olsa da "önemli değil." dedi.

Anastasia, Alpagut'un sinirlendiğini fark etti ve gülerek "sinirlenmene gerek yok." dedi.

"İltifatlarınla bir kez daha bu fırsatı yakalayabilirsin bence."

Bu sözleri içinde alay da barındırıyordu ve hatta gerçeklikten çok alay vardı. Gerçeklik payı oldukça azdı.

Alpagut, Anastasia'nın sözleriyle yumuşamamıştı ve arabacıya sinirlenmesi ona ayrı bir cesaret verdi ve Anastasia'nın yüzünü avuçlarının arasına alarak arabacıya duyduğu öfkeyi Anastasia'nın dudaklarından çıkartmak istercesine sertçe dudaklarına yapıştı. Alt dudağını bir süre emdikten sonra Anastasia'nın şaşkınlığı geçti ve Alpagut'a karşılık verdi. Bu öpüş O'nu eritmiş ve Alpagut'un gençlik çağında olduğunu O'na unutturmuştu bile.

Anastasia bir süre Alpagut'u öptükten sonra dudağını çekti ve dudağını geri çekmesiyle Alpagut gözlerini ondan kaçırdı.

"Sen sinirlenince hep böyle cüretkar mı oluyorsun?"

Alpagut, Anastasia'ya kaçamak bakışlar fırlattı ve "biraz." diye yanıt verdi.

"O zaman demek ki seni hep sinirlendirmek gerekiyor."

Alpagut, cesaretini geri kazanarak Anastasia'nın gözlerinin içine baktı ve sırıtarak "buna gerek yok." dedi.

"Sen bana yeşil ışık yaktığın her zaman cüretkar olabilirim."

Anastasia, gülümsedi ve "buna henüz karar vermedim." dedi. Bu sırada araba yavaşlayarak durdu.

"Yolculuğumuz bu kadar beyefendi ve hanımefendi."

Anastasia, "teşekkür ederiz." derken Alpagut arabadan indi ve hemen Anastasia'nın elini tutarak onu arabadan indirdi. Arabacıya ücretini biraz bahşişle birlikte ödedikten sonra Anastasia'ya yaklaştı.

Anastasia, Alpagut'un koluna girdi ve beraber kale kapısının önünde durdular. Anastasia, davetiyeyi muhafıza gösterdikten sonra içeriye girdiler. Kalenin avlusunda yavaş yavaş yürümeye başladılar. Yağmur dinmiş, bulutlar dağılmaya başlamıştı. İkisi de gökyüzündeki yıldızlara baka baka kalenin avlusundan geçerek içeriye, büyük salona girdiler.

Bölüm Sonu

ALPAGUT "Kartalın Laneti" (Erotizm) (Devam ediyor ve Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin