Abay, tebessüm etti ve "neden bu kadar şaşırdınız?" diye sordu.
Anastasia, sözcülüğü üstlendi ve "sizi burada görmeyi beklemiyorduk kralım." diye yanıt verdi.
"Balolardan, merasimlerden, törenlerden, siyasetten sıkıldım, bıktım, bunaldım. Biraz aksiyon aramaya çıktım."
Alpagut, o sırada sırıttı "tam yerine geldiniz." diyerek araya girdi.
Anastasia ise "neden geldiniz?" diye sordu.
"Bazen ülkemdeki yaratıkların insanlara zarar vermemesi için çalışırım. Kılıcımı ve kalkanımı alıp, beni tanıyan gözlerden sakınarak canavar avına çıkarım. Bu yeni doğan günde de bu amaçla dışarı çıktım."
Anastasia, gülümsedi ve "o zaman siz de bize katılacaksınız demek." dedi.
Abay, "öyle." diye yanıt verdi ve derin bir nefes aldı. Aldığı nefesi verdi ve "haydi inelim." diye ekledikten sonra küçük pencereyi kapattı.
Alpagut, kendi kendine "inelim." diye tekrarladı. Daha doğrusu düşünceli bir şekilde kendi kendine söylendi ve arabadan indi. Ardından Anastasia'nın elini tuttu ve onun da inmesine yardımcı oldu.
"Askerleriniz de bu işi yapabilir. Siz niye bu görevi üstlendiniz?"
Abay, gülümseyerek "paslanmamak için." diye yanıt verdi. Bir elini kılıcına attı ama kınından çıkarmadı ve boşta kalan eliyle Alpagut ile Anastasia'ya bir işaret yaparak "beni takip edin!" dedi ve ağır ağır yürümeye başladı. Anastasia ve Alpagut da onu takip etmeye başladılar. Yürürken bir yandan da konuşuyorlardı.
"Su perisini nasıl etkisiz hale getireceğimizi en iyi sen bilirsin Anastasia."
Anastasia, başını aşağı yukarı sallayarak "bir yolu var." diye yanıt verdi.
"Ama imkansız gibi bir şey. Su perisinin üzerindeki laneti suyun içinde kaldırmak gerekiyor."
Abay, gülümsedi ve cebinden üç adet iksir dolu şişe çıkardı.
"İyi ki iksirlerimi yanımda getirmişim."
Anastasia, gülümsedi ve kendi şişelerini göstererek "ben de her zaman yanımda bulundururum.." diye yanıt verdi. Abay, "güzel." derken yürümeye devam etti ve büyüyle bir kılıç yarattı.
Alpagut ise kınından kılıcını çıkardı. Diğer elinde de asası bulunuyordu ve bu asayı yukarıda bulundurmayı ihmal etmedi zira tehlike kol geziyordu. Yavaşça yürümeye devam ettiklerinde etrafına bakındı ve sağ tarafında bir göl gördü. "Şurası mı ?" diye Anastasia ile Abay'a gösterdi.
Anastasia, başını sallayarak "evet." dedi. İkisinden önce davranarak ağaçların arasından geçerek göle doğru yürümeye başladı. Sessizliğin gereğinden fazla olduğunu fark etti. Bu durumdan da hiç hoşlanmadı.
Güneş yeni doğuyor, baykuşlar son ötüşlerini gerçekleştiriyorlar, kurtlar son bir kez geceye has ulumalarını gerçekleştiriyorlardı.
Anastasia, ilerledikçe kurbağaların da sesini duymaya başladı ama lanetli su perisi ortalıkta görünmüyordu. İksirleri çıkardı ve Alpagut ile Abay'a birer şişe verdi. Kendisininkisini bir dikişte içti. "Haydi!" diyerek adımlarına hız verdi. Kısa bir süre sonra da gölün başında durdu. Akabinde yanına Abay ve Alpagut geldi.
Alpagut, "ortalık aşırı sessiz." dedi. Kılıcını sıkıca kavradı. Etrafına bakınarak söylenmeye başladı.
"Su perisi ortalıkta yok. Bu sessizlikten hoşlanmadım ben."
Anastasia, "ben de." dedi. Etrafına baktı ve hemen ardından gözlerini kapatıp Abay ve Alpagut'un duyamayacağı birkaç söz söyledi. Sözlerini bitirdiğinde Alpagut, "ne yaptın?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALPAGUT "Kartalın Laneti" (Erotizm) (Devam ediyor ve Düzenleniyor)
PertualanganAlpagut adında bir avcı, bir kartalı öldürür ve büyücü Anastasia'nın lanetine uğrar. Böylece heyecanlı serüveni başlar.