"Sende gördüğümü görücekler diye ödüm kopuyor.."
Kafamı kaldırıp , gökyüzüne bakıp gülümsedim. Karanlığı güzelleştiren , yıldızlar ne kadar asil duruyorlardı. Kendini karanlığa bırakmış gökyüzüne umut olmuşlardı sanki , gökyüzü hala karanlıktı ama yalnız değildi , onu güzelleştiren yıldızlar vardı...
Tıpkı ben ve ona benziyordu. Ben kendini karanlığa teslim etmiş gökyüzü, o ise gökyüzünü yalnız bırakmayan yıldızlar.. O benim ışığımdı, Alen'imdi..
Ah be Sevgili Küçük , karanlık gökyüzünü nasıl bu kadar güzelleştirdin sen ?
*
"Alen biraz daha uyumaya devam
edersen garsonluktan men ediliceksin canım." Kafamı Nazlı'nın sesiyle kantinin masasında kaldırıp kocaman bir of çektim ."Keşke men edilsem. Uykuya hasret kaldım artık Nazlı ya." Nazlı üzgünce bana baktı.
"Kuzum biliyorum ama bu ay da kirayı ödemezssek sokakta yatıcaz gibi." Kabullenmişliğimle ona bakarken kantindeki duvar saati 16.30 du ne? 16.30 mu ?
Hızlıca sırt çantam ve telefonumu alıp Nazlı'yla vedalaşıp , kafenin yolunu tuttum. Allah'tan, kampüse yakındı çalıştığım iş yeri , yoksa çoktan kovulmuştum . Tek sorun kampüsün arkasındaki sokak fazla ıssızdı, genelde öğrenciler diğer yoldan giderdi , ama şu an geç kaldığım için ve burası kestirme bir yol olduğu için burayı kullanmak zorundaydım.
Yağan yağmur yerde su birikintileri yaparken sabah yanıma almadığım şemsiye yüzünden kendime sövüyordum. Kendime sövmemi yarıda kesen şey karşımdaki tartışan iki adam oldu.
"Oğlum benim sabrımı zorlama burda okuyacaksın hiçbir yere gitmiyceksin artık!" 50 li yaşlarının sonunda uzun boylu karizmatik adam karşısındaki yüzünü tam göremediğim genç çocuğa bağarıyordu.
"Ben senin oğlun falan değilim. Senin saçmalamalarına da katlanmıycam artık." Sesinin bağarmadan verdiği o öfkeyle ben bile ürkmüştüm. Konuşurken , sanırım babası olan adamın , yüzüne dahi bakmadan telefonuyla ilgileniyordu.
"Yüzüme bak!" Babasının kükremesiyle sonunda kafasını kaldırmıştı. Cevap vermeden izledi babasını "Ya dediğimi yapar o okula gidersin ya da seni de o ç-" babasının sözünü sinirle keserek konuştu.
"Ya da beni de o iğrenç oyunların için yem mi edersin he? Sonuçta yüzs-" sözünün kesilmesine neden olan sokakta yankılanan tokat sesiydi .
Evet babası ona tokat atmıştı, kafası ona baktığım tarafa düşerken bir iki saniye gözünü kapattı. Bense yolun ortasında onları izliyordum. Gözlerini açtığında beni görmüştü. Siyah dağınık saçları ve siyah gözleri güzel bir uyum içerisindeyken beyaz teni sinirden kızarmıştı. Bana o kadar öfkeli bakıyordu ki ürkmüştüm.Sanki ben tokat atmıştım. Babasına Kafasını çevirmeden benim olduğum tarafa yürümeye başladı.
Siyah kabanı ve siyah postalları ıslaktı. Yanımdan geçerken bana bakmasını ummuştum fakat bakmadan öylece geçmişti...
Sahi ben az önce nasıl bir sahneye maruz kalmıştım?...
*
Son masayı da silmenin rahatlığıyla derin bir oh çektim yorgunluktan ve uykusuzluktan bitap düştüğüm bir gün daha bitmişti hızlıca siyah kabanımı giyip cafeden dışarı çıkmıştım. Saate baktığımda 23.30' du, normalde çalışanları bırakan bir servis vardı, fakat arızalı olduğu için iki gündür yürüyordum. Evim çok uzak olmasa da 20 dakika kadar yürüme mesafem vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİLİ KÜÇÜK
Teen FictionKafamı kaldırıp gökyüzüne bakıp gülümsedim . Karanlığı güzelleştiren yıldızlar ne kadar asil duruyorlardı . Kendini karanlığa bırakmış gökyüzüne umut olmuşlardı sanki , gökyüzü hala karanlıktı ama yalnız değildi onu güzelleştiren yıldızlar vardı... ...