İki

931 100 7
                                    

Sabaha kadar bir kez olsun kapatmadım gözlerimi. Çok korkuyordum. Kime mühürlendiğimi bile bilmiyordum.

Düşünüyordum. Herkesi, mühürlerini aklıma getiriyordum. Artık kendi yaşıtım insanları da geçmiş yaşlıların mühürlerini bile düşünmeye başlamıştım.

"Ne yapacağım ben?" Diye mırıldandım yeniden. Jongin gelecekti. Güneş doğmuştu. Bir kaç saate en geç burada olurdu.

Haftalar önceden planlarını anlatmaya başlamıştı bana. Mühürlerimiz bir olduğu gün hazırladığı şeyleri anlatmaya başlamıştı.

Hiç birini yapamazdı. Kaderi ben değildim.

Ona mühürlenmiş neredeyse bir harem vardı. Onlardan birini seçebilirdi. Dolan gözlerimi kuruladım. Benim yapmam gereken bir kahin ile görüşmekti.

Kime mühürlendiğimi bilmiyordum.

Aradan geçen bir saatin ardından çalınan kapı ile zor da olsa yerimden kalktım. Ayaklarım geri geri gidiyordu.

Kapıyı açtığımda yüzünde büyük bir gülümseme olan Jongin ile karşılaştım. O benim yüzümdeki ifadeyi ve kızarmış gözlerimi gördüğünde ise ifadesi dağıldı hızla.

"Ne oluyor Baekhyun? Bu yüzünün hali ne?" Jongin'in sorusu ile bir yaş daha süzüldü gözümden. Elimi tuttuğunda baş parmağı sağ bileğimi okşadı ağırca.

Bakışları büyüdüğünde yutkundum sertçe. "Üzgünüm." Diye mırıldandım sonrasında. Başını olumsuzca salladı Jongin "hayır, böyle bir şey olamaz."

Yerde olan yüzümü kaldırdı hızla. "Söyle, kim? Vazgeçmesini sağlayacağım. Kimse bana karşı gelemez. Söyle, kim?" "B-bilmiyorum." Diye fısıldadım. "Daha önce kimsede görmedim. Bilmiyorum."

"Nerede?" Diye sordu hızla. O benden daha çok kişi tanıyor olmalıydı. Belki de bilirdi. Kurtarırdı beni. Belki kaderimde mührümün değişmesi vardı.

Mühür değiştirmek, ülkemizde pek kabul görmeyen bir şeydi. Kaderi değiştirdiklerine inanılırdı bunu yapan kişilerin. O yüzden sevilmez, dışlanırlardı.

Hızla açtım gömleğimin düğmelerini. Göğsümde orta boyutlarda oluşan mühürü gösterdim. Bir adım geriledi Jongin.

"Ben" dedi sonrasında. "Ben, bu mühürü ilk kez görüyorum."

Ellerimle örttüm yüzümü sırtımı kapıya yaslarken. "Ne yapacağım ben?" Hıçkıra hıçkıra ağlıyor kendimi tutamıyordum. Ben yıllardır sadece Jongin'i bilmiştim.

Prens ile birlikte olduğum için köydeki insanlar bir kaç saniye gözlerimin içine bile bakmazdı. Onu seviyordum.

Ellerimin üzerindeki baskıyı hissettim önce. Sonrasında ise birliklerime indi parmakları. "Sakin ol güzelim. Bir çaresini bulacağız tamam mı? Sakin ol."

Yerden kalkmama yardım etti. "Hadi gel, kahine gidelim. Bir yolunu bulur tamam mı?" Hala dolu olan gözlerim gözleri ile buluştuğunda beni rahatlatmak adına gülümsedi.

"Seni seviyorum Baekhyun. Seni, bırakmayacağım."

****

Kahinin odasına girdiğimde hafifçe gülümsedi bana. "Hoşgeldin oğlum. İyi misin? Bir su ister misin?" Başımı olumsuzca salladım. "Teşekkür ederim. Bana sadece yardımcı olun lütfen."

"Ne istiyorsun benden?" Diye sordu kısık sesiyle. "Mühürüm dün gece çıktı. Ama beklediğim kişi ile aynı değil." Yutkundum sertçe "ve daha önce kimsede görmedim bu mühürü."

"Bana gösterir misin?" Dediğinde hızla açtım düğmelerimi. İlk önce bakışları büyüdü. Sonrasında ise kaşları çatıldı.

"Yıllardır bu ülkede görmemiştim." Parmakları hafifçe değdi mühüre. Gözlerini sıkıca kapattı. "Ateş, ah doğru hatırlıyorum." Gözlerini açtığında merakla baktım gözlerinin içine.

"Nasıl yani?" "Mühürünü daha önce görmemiş olman normal Baekhyun. Ah ne kadar şanslı bir çocuksun böyle. Bir Kraliyet ailesinden diğer kraliyet ailesine."

Kaşlarım çatıldı "nasıl yani?" Güldü hafifçe karşımdaki kâhin. "Ateş ülkesinin kraliyet ailesinin mühürüdür bu."

Bakışlarım büyüdü hızla. "Ne dersin sen kâhin amca? Düşman ülkeden birine mi mühürlendim ben?" Güldü hafifçe "Park'ların mühürünü nerede görsem tanırım çocuğum."

O anda kapı açıldı ve Jongin girdi içeri. Yaşlı adam ayağa kalktı ve saygısını sundu hızla. Ben ise dolu gözlerimle bir şeyleri anlamaya çalışan Jongin'e baktım.

"Biliyor musun kim olduğunu? Söyle de gideyim konuşayım. Vazgeçireyim." "Bu sizin için hiç iyi olmaz prensim." Dedi yaşlı adam. "Neyin iyi olup olmayacağına ben karar veririm. Söyle, kim mühürlendiği kişi?"

Adam derin bir nefes çekti içine ve gözlerini kapatıp tekrar dokundu mühürüme. Bir kaç dakika boyunca sürdü sessizliği.

Ardından ise dudaklarından onun ismi döküldü.

"Park hanedanlığının varisi. Park Chanyeol."

Signet/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin