Bir ay geçmişti mühürlendiğim kişinin ismini öğreneli. O günden bu yana Jongin'i görmemiştim. Beni kâhinin evinde yalnız bırakıp gitmişti.
Pencerenin önünde oturuyor gökyüzünü izliyordum. Mühürlendiğim kişi, beni rüyasında görmeye başlamış olmalıydı.
Ben onu tam iki gündür görüyordum. Kızıl saçları, sarı gözleri ile çok ilgi çekici görünüyordu. Hızlanan kalbimin üzerine bastırdığım sırada mühürüm sızladı.
Üç gündür mühürüm sızlar olmuştu. Bu beni düşündüğü anlamına geliyordu. Bunların hepsini Jongdae'den öğrenmiştim.
Farklı ülkelerdeydik. Düşman ülkelerdeydik. Bir araya gelmediğimiz her gün daha fazla artacaktı bu sızlamalar.
Gün geçtikçe sızlama büyük bir sancıya dönüşecek, saatlerce acı çekecektim. Mühürlerimiz bir olmadığı sürece, acı çekecektik.
Daralan nefesim ile kalktım yerimden. Musluğa ilerledim ve yüzüme su çarptım. Jongin benden vazgeçmişti.
Saraya başvurmalıydım. Bu acı gün geçtikçe artacaktı. Saraya bunu bildirmeli ve hayatımı burada bırakıp o ülkeye gitmeliydim.
Bunu bir aydır düşünüyordum. Jongdae'yi, Minseok hyung'u bırakmak. Üstelik, ülkemi bırakıp düşman ülkeye gitmek, ölüm gibiydi.
Mühürümüz sayesinde bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Ama diğer insanlar için aynı şeyleri düşünmüyordum.
Onlar için esirden farklı olmayacağımı biliyordum. Derin bir iç çektim. "Benim de kaderimde, esir olmak varmış." Diye fısıldadım kendi kendime.
"Benimde kaderim buymuş."
Chanyeol'un anlatımından
Gözlerimi açtığımda nefeslerimi sakinleştirmek adına hızla doğruldum geniş yatağımda. Titrek nefesler verirken kalbimin sancıdığını hissediyordum.
Neredeydi, neden beni bulmuyordu?
Bakmıştım. Benim için kurulan haremdeki herkese tek tek bakmıştım ama yoktu. Rüyalarımda gördüğüm o çocuk yoktu.
Bembeyaz saçlara sahipti, adeta bir kar tanesine benziyordu. Eflatun gözleri birer mücevher gibi parlıyordu. Hiç dokunulmamış, özel bir elmas gibiydi.
Ve benim mühürlümdü.
Hala saray ulaşmasının tek nedeni benim ülkemde yaşamıyor olmasıydı büyük ihtimalle. Uzandım ve bir bardak su doldurdum kendime.
Kızıl saçlarım enseme yapışmış, beni rahatsız etmeye başlamıştı. Kapıda bekleyen hizmetlilere seslendim. "Hamamı hazırlayın."
****Babamla karşılıklı yemek yerken hafifçe gülümsedi bana. "Bugün kim hanedanlığından Kim Jongin geliyor biliyorsun." Başımı olumluca salladım. "Neden geliyor onu da anlamadım ama."
"Seninle görüşmek istedi. Aradaki soğukluğu eritmek istiyor olabilirler. Ülkemize yakışan bir asillikte davranacağını biliyorum oğlum." Başımı olumluca salladım. "Davranacağım baba. Merak etme."
Bahçeye çıkmış, atlı arabanın bana doğru gelişini izliyordum. Yıllar önce baloda iken bir kez gördüğüm bir prensti. Neden benimle görüşmek için onca yolu gelmişti, anlamamıştım.
Aramız yıllardır gergindi Kim hanedanlığı ile. Yapılan balolarda bile elbet bizim aramızda bir karışıklık çıkardı.
Atlı araba önümde durduğunda hızla indi esmer prens. Kim hanedanlığındaki insanlar beyaz tenli olması ile bilinirken, Kraliyet ailesi esmerdi. Bu onları diğerleriden ayıran en büyük özellikti.
Bizim krallığımızda ise, sarı göz ve turuncu, kızıl saç önemliydi. Saçların ne kadar koyuysa o kadar daha çok yakın olurdun tahta.
Babamın tek erkek varisi bendim. Bir de kız kardeşim vardı. Onun saçları sarıya çok yakındı. O yüzden tek varis ben sayılırdım.
Hafifçe gülümsedi karşımdaki prens. "Merhaba prens Chanyeol." Bende gülümsedim onun gibi. "Ülkeme hoşgeldiniz." Diyerek selamladım onu.
Tam arkamı dönmüş yemek yiyeceğimiz alana yol alacak iken seslendi bana. "Biraz yürümeye ne dersiniz? Bahçeniz, güzel görünüyor." Kaşlarım havalandı hafifçe "pekala, olur."
Arkamızda dört hizmetli yürüyorduk yan yana. Bir kaç dakika geçti sessizlikle. Sonrasında ise derin bir nefes verdi Jongin.
"Ben buraya kadar sizden bir şey istemeye geldim." Diye başladı cümlesine. Durdum ve ona döndüm. "Benden ne isteyebilirsiniz ki?"
"Mühürlünüzden vazgeçenizi rica etmek için geldim." Kaşlarım çatıldı hızla. "Mühürlüm mü? Siz, haremimdeki birinden vazgeçmemi mi istiyorsunuz?" Başını olumsuzca salladı. "Biri var. İsmi Baekhyun. Yıllardır hayatımda, benim mühürlüm olmasını bekliyordum lakin sizin mührünüze sahip oldu."
"Lütfen vazgeçin ondan. Ben, onu kendi eşim yapacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Signet/Chanbaek
FanfictionByun Baekhyun. Kuzeyde yaşayan beyaz saçlara, eflatun gözlere sahip genç bir adamdı. Tüm hayatı boyunca kuzeyde olacağını sanarken mührü onu güneye sürüklemişti. Baekhyun güneyin kızıl saçlı, sarı gözlü prensinin kaderi olacağını hiç düşünmemişti.