Yeni bir bölüm..İyi okumalar dileriiim🖤
🌠🌠🌠
Ellerimi birbirine sürterek elimde kalan toprak kalıntılarını silkeledim. Kurumuş çamur ellerimde kalsa da topraklar dökülmüştü. Kahverengi olmuş elime göz atıp ellerimi dizlerime yaslayarak olduğum yerden kalktım.
Yüzüme çarpan rüzgar tokadan firar eden saç tutamlarını dans ettiriyordu. Yüzüme çarpan soğukla gülümsedim. Hava her zamankinden daha soğuktu. Sebebini ise bilmiyordum.
Derin bir nefes alıp göğsüme hapsettim. Diktiğim güllere ve diğer çiçeklere göz attım. Kırmızı güller bana gülümserken gözümü diğer çiçekler de ve yaprakları dökülmüş ağaçlarda gezdirdim.
Mevsimi olmadığını, tutamayacağını bildiğim halde dikmiştim o gülleri. Tıpkı yeşermeyeceğini bildiğim halde yeni umutlar ektiğim gibi.
" Yine dikmişsin çıkmayacak gülleri." gülerek konuşan bedene omzumun üstünden baktım.
" Yine de güzeller. Mevsimi olmadığı zaman da bile." başını aşağı yukarı sallayıp diktiğim güllere baktı.
" Hava onlar için şu an fazla soğuk. Neden göz göre göre kuruyup düşmelerine izin veriyorsun? " bu soruyu aldığım ilk kişi ve ilk zaman değildi. Sorular farklı şekilde gelse de amacı aynıydı, tıpkı cevaplarının aynı olduğu gibi.
" Çünkü ben yapraklarımı dökerken kimse kuruyup düşmemi sorun etmemişti. " elleri cebinde bana baktı sertçe. Böyle olmam hoşuna gitmiyordu.
" Talia. Böyle yapma." tek nefeste sinirle mırıldandı. Yönümü ona çevirdim.
" Neden sen de beni suçlamıyorsun?" elinin tekini cebinden çıkarıp burnunu çekti. Burun kemerini sıkarken gözlerini de sıkıca kapattı.
" Çünkü sen bir şey yapmadın." başta duraksasa da sonra bir anda sesini yükseltti. Rastgele bahçede dolanan gözlerim bana keskin bir şekilde bakan gözlerini buldu.
" Bana sesini yükseltme." takılmamız gereken yer bu değildi. Ama ne zaman genelde doğru yerde doğru şeye odaklanırdık ki?
Arkamı ona dönerek yere serdiğim eşyalarımı topladım. Bahçenin temizliğini ben yapmazdım ama bazı dönemlerde bahçeye kimseyi sokmazdım. Siyah bahçıvan tulumunun içinde rahat hareket edemediğim için çıkarmak için can atıyordum. Önüme gelen saçımı ellerimin kirli olmasını umursamadan tutup geriye attım. Aral'ın yanından geçerken kolumu tutup beni sakince kendine çevirmesine izin verdim.
" Talia anneni sen öldürmedin." az öncekine nazaran sesi daha yumuşak ve sakindi. Kaybolan oyuncağını arayan çocuğa yardım eder gibi konuşuyordu. Ama konuştuğu çocuk kaybolan oyuncağının bir daha geri bulunmayacağını biliyordu.
Yağmur çiselemeye başlarken kirpiklerime düşen damlalarla ona bakıyordum ifadesizce. Bir şey demeden yanından geçerken ellerini açıp kapattığını gördüm. Elimdeki eşyalarımı hızlıca aldığım yere bırakırken odama girip sertçe kapıyı kapattım. Ardımdan gürültü kopunca kapının kırıldığını düşünmüştüm. Ama yerindeydi, sorun yoktu. Çamurla kaplanmış botlarımı umursamadan banyoya geçtim. Biraz sonra sinirim geçince ve dünyaya dönünce yaptığım şeye çok sinirlenecektim.
Musluğu açıp ellerimi kazıya kazıya yıkamaya başladım. Ellerime döktüğüm sabun yetmiyordu. Tırnaklarımla derimi kazımaya çalışıyordum. Uzun tırnaklarımın arasına dahi girmiş toprak kalıntıları çıkmazken sinirle biraz daha bastırdım. Avucumun içi ve eşimin sırt kısmında küçük soyulmalar oluşmaya başladı. Durmadım. Oluşan yaralardan kan akmaya başladı. Durmadım. Duramadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZEY
ChickLitAilem beni yıllar önce terk etmişti Benim gözlerimi açtığım hastanede annem gözlerini kapatmıştı. O günden sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Bir insanı evim yapsaydım evim üzerime yıkılır altında kalırdım. Ben de sokakları evim yaptım. Bir...