17𝘐 𝘨𝘰𝘵 𝘺𝘰𝘶 𝘰𝘯 𝘵𝘩𝘦 𝘧𝘭𝘰𝘰𝘳

1.5K 199 98
                                    

Hyunjin kesinlikle böyle bir sabaha uyanmayı beklememişti.

Dün gece birçok şeyi konuşmuşken ve bu denli yakınlaşmışlarken, sabah kollarının arasındaki bedenle uyanmanın hayalini kurmuştu.

Fakat karşılaştığı koca bir boşluktu.

Ne kıyafetleri, ne de kokusu onunlaydı. Sanki dün gece hiç yaşanmamış ve Felix hiç burada bulunmamış gibiydi.

Gözlerini ovalayarak etrafa bakınmaya devam ettiğinde kafası karışmış bir hali vardı fakat işittiği, mutfaktan gelen seslerle birlikte onun kollarında olup olmamasını umursamadan gülümseyerek ayaklanmıştı.

Demek ki küçük olan kendisinden önce uyanmış ve şimdi de kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu.

Hyunjin o an, yalnızca buna inanmayı seçmişti.

Duş almayı es geçerek dolabına ilerlediğinde şortlarından birini ve beyaz tişörtünü üzerine geçirmiş ardındansa esneyerek odadan çıkmıştı.

Yüzünde dün geceden beri silemediği gülümsemesi varken merdivenleri kıkırdayarak inmiş ve o gün ev, şimdiye kadar şahit olmadığı bir neşeye şahit olmuştu.

Hyunjin'in saf mutluluğuna.

"Felix"

Neşeli sesi mutfakta yankılandığında yüzündeki gülümsemeyle birlikte içeri girmiş ve görmeyi beklediği beden yerine, kahvaltı hazırlamaya devam eden Changbin'le karşılaşmıştı.

Gülümsemesi yüzünde donarken Hyunjin, Felix'e nerede olduğuna bakınmak için arkasını dönmüş fakat Changbin'in sözleri onu olduğu yere sabitlemişti.

"Felix çoktan çıktı, bu halin ne senin?"

"Çıktı mı? Nereye gitti?"

Okula gidemeyeceği ve uzaklaştırma aldıkları aklına gelirken kafası karışmış bir halde, tezgahta bir şeyler hazırlamaya devam eden bedene bakmayı sürdürmüştü.

"Ağlıyordu, ona seslendim fakat bir şey söylemedi Hyunjin"

Ve Hyunjin'in bütün mutluluğu uçup gitmişti.

Aklında dolanan binlerce soru onu yiyip bitirirken ne gibi bir hata yaptığını düşünüyordu. Felix'in ağlayarak çekip gitmesine neden olacak ne yapmıştı.

Dün geceyi hatırlamaya çalışırken kaşları çatılmış ve gözleri kızarmıştı.

Hayal kırıklığı çok fazlaydı.

Hyunjin'in uzunca bir süredir hissetmediği duygu tekrardan göğsünde yeşermiş ve bu kez, bir öncekilerden daha çok canını yakmıştı.

"Hyunjin....Hey Hyun-Nereye gidiyorsun?"

Kendisine seslenen Changbin'i duymayarak, göğsünü saran ince sızıyla yüzünü buruşturmasının ardından, kızarık gözleriyle arkasını dönmüş ve daha birkaç dakika önce neşeyle indiği merdivenleri omuzlarını düşürerek çıkmıştı.

Telefonunu almak için odasına döndüğünde komidinin üzerinde duran eski telefonu dikkatini çekmiş ve Hyunjin o an dehşete kapılmıştı.

Hızlıca telefonu eline aldığında, içten içe düşündüğü şeyin yaşanmamış olmasını dilemişti fakat açılan ekran ve gözüken mesajlar Felix'in telefonunu açarak mesajları okuduğunu gösteriyordu.

"Siktir."

Kendi aptallığına inanamazken her şeyin böylesine hızlı bir şekilde yaşanmış olması onu alt üst etmiş, bu yüzden de ne yapacağını bilemeyerek sinirle parmaklarını saçları arasına daldırmıştı.

𝘄𝗵𝗮𝘁 𝘆𝗼𝘂 𝗻𝗲𝗲𝗱/ 𝗵𝘆𝘂𝗻𝗹𝗶𝘅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin