Satır arası yorum diyorum sadece
×××Yarışmanın iki takımı da her anlamda çok zorladığı bir dönemde kazanan takıma ilaç gibi gelecek bir iletişim oyununa gelmişlerdi. Atakan seremonide gözyaşlarına hakim olamamış, Merve ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu. Herkesin duygularının alt üst olduğu yerde duygularını kolay kolay belli etmeyen Adem bile zaman zaman arkasını dönüp tişörtüyle gözlerini siliyordu.
Yorucu ve çok uzun bir çamur parkurunun ilk talihlileri Sena ve rakibi Nagihan'dı. Parkurun başına geldiklerinde Nagihan Sena'nın yanına gelerek "Başarılar" dedi sevecen bir şekilde. Sena, Nagihan'ın özründen bi' haber olduğundan bu tavrına anlam verememiş olsa da nezaketen başarılar dileyip düdüğü bekledi.
Parkuru neredeyse aynı anda tamamladıklarında atışlara önce başlayan Sena çok az bir farkla kaybetti. Elinde kalan diskleri de attıktan sonra benche geçip soluklandı. Uzaktan ona bakan Nagihan'a gözü iliştiğinde 'İyi misin?' diye sorduğunu anlayabilmişti. Başıyla onayladıktan sonra gülümsedi ama henüz anlayamamıştı neden bir anda böyle davrandığını.
Birkaç fikstür geçtikten sonra Anıl, karşı takımı atıcıların dikkatini dağıtacak şekilde bağırmamaları konusunda uyarmıştı. Oyunun gerginliğiyle onu tersleyen Adem ile aralarında sözlü bir tartışma başladığında herkes dikkatini onlara vermişti. Tartışmanın son bulmayacağını anlayan Sena birbirlerine karşı daha fazla yükselmemeleri adına aralarına geçip Adem'e "Sonra konuşursunuz, sakinleşince. Lütfen." dedikten sonra Anıl'ın kolundan tutarak benche gitmesini sağlamıştı.
Anıl yüksek nabzına yenik düşerek Sena'ya sesini yükseltmeye başlamıştı. "Sena anladık sevgilini koruyacaksın." Sena Anıl'dan duyduğu bu cümleyle kalakaldı. "Kimseyi koruduğum yok benim" dedi bastırarak. "Oyun kaybediyoruz."
Bu muhabbetin bir şekilde karşılıklı olarak yanlış anlaşılmalara yol açacağını fark eden Berkan ellerini birbirine vurarak ikilinin dikkatini kendi üzerine çekti. "İletişim oyununda yapmayalım bunu adada konuşuruz hadi" diyerek takımı bir araya topladı.
Kadınların ve erkeklerin arka arkaya gelen galibiyeti sonucu iletişim ödülünün sahibi gönüllüler takımı olmuştu. Ünlüler dört bir yana dağılırken gönüllüler sessiz bir şekilde kutlamasını yaptıktan sonra Sena benchte tek başına oturan Adem'in yanına yönlendirdi adımlarını. Ufak hareketlerle ona doğru yaklaşırken Adem başı öne eğik olduğu için Sena'yı fark etmemişti.
Sena onun yanına oturup bir eliyle sırtını sıvazlarken çenesini omzuna yerleştirip olabildiğince yakından bakıyordu Adem'e. "Sen iyiydin." dedi tedirgin bir şekilde. Sinirleri çok gergin olduğu için nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu. Adem gayet sakin ama hüzünlü bir tonla cevapladı onu "Yetmez ama, benim iyi olmam yetmez."
Sena ne diyeceğini bile bilmiyordu. Sonuçta iletişim oyunuydu ve telafi etmek en az bir hafta sonra mümkün olabilecekti. Boştaki elini Adem'in dizine koyduktan sonra yanağından öptü. Adem kafasını kaldırıp ona döndüğü sırada dikkatlerini başka yöne vermelerini sağlayan şey Anıl'ın sesi olmuştu.
"Bölüyor gibi oldum ama... Hatta gibi de değil bayağı böldüm. İkinizi bir arada görmüşken toplu bir özür dilemek istedim, fazla yükseldim. Çok uzatmamam lazım problem yoksa kaçıyorum ben."
Adem, gülecek hali yokken bile Anıl'ın bu tavırlarına karşı gülmeden edememişti. "Olur öyle şeyler ben de yükseldim" dedi. Sena da hemen ardından "Adada konuşacağız Anıl, kaçamazsın" dedi şakayla karışık olarak. Anıl da onlara gülümseyerek başını salladıktan sonra arkasını dönüp hızla uzaklaştı oradan.
Adem ile Sena bugün ilk defa konuşabilme fırsatı bulmuşlardı. Sena ilk başta tereddüt etse de aklında soru kalmaması adına "Bir şey sorsam cevap verebilir misin?" dedi Adem'e yandan bakarak. Adem onu başıyla onayladıktan sonra Sena "Nagihan bana neden iyi davranıyor?" dedi tek nefeste.
Adem bu soruya başta kaşlarını çatsa da sonradan "Ben sana anlatmadım mı?" dedi masum bir şekilde. "Nagihan özür diledi bizden, hata yaptığını anlamış." Sena ağzını hafif açarak şaşkınlığını belli ediyordu, söyleyecek hiçbir şeyi yoktu buna karşılık. "E, iyiii..." dedi uzata uzata.
Onlardan birkaç metre uzakta duran Gökhan ve Evrim, dedikodu peşindeydi yine. "Takımları karsalar da kurtulsak" dedi Evrim irite edici bir üslupla. Sena çenesini Adem'in omzundan kaldırıp Evrim'e ölümcül bir bakış attıktan sonra "Emin ol ben de çok isterim Evrim" diyip çenesini tekrardan yerine yerleştirdi. Gökhan'ın kışkırtmak istercesine "Aşıklar adasına döndü burası." demesiyle Adem sessizliğini bozma gereği duydu. "Yok" dedi tok bir sesle. "Sizin gibi kalpsizler olduğu sürece adı değişmez buranın"
Gökhan, Adem'in bir cevap vereceğini düşünmediği için afallamıştı. "Kaybettiğin zaman çekilmez birisine dönüşüyorsun" diyerek alakasız bir konuyla ateş etmeyi tercih etti. Adem sakinliğini korumaya çalışarak yavaşça benchten kalkarak Gökhan'a doğru ilerledi. Evrim'in omzuna dokunarak kenara çekilmesini sağladıktan sonra Gökhan'a iyice yaklaşarak burun buruna geldi.
Kelimeleri bastırarak ve boşluk bırakarak konuştu. "Bir daha haddine olmayan konulara burnunu sokarsan seni aşk adasının palmiyesinde sallandırırım. Anladın mı?"
Gökhan'dan karşı bir cevap gelmeyince sözüne devam etti. "Takım arkadaşların için de geçerli, iletirsin sen hepsine. Salın bizi ya, salın."
Gökhan gerginliğini belli etmek istemese de her halinden belliydi bunu beklemediği. Adem hayretler içinde bakan Sena'nın sırtından destekleyerek yürümesine neden olarak oradan ayrıldılar.
Evrim ve Gökhan bir süre bakıştıktan sonra Evrim "Racon kesti resmen" dedi sinir küpüne dönüşen Gökhan'a bakarak. Gökhan ise dişlerini sıkmayı bırakıp "Burada kalmaz" dedi başını aşağı yukarı sallayarak...
×××
Bal yazarınız daha fazla beklemeyin diye bölüm attı yine bakın.
Beğenmezseniz ağlarım yazdım ve okumadan yayınladım çünkü... ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA «Adem Kılıççı»
Novela JuvenilHayallerine giden yolda hayallerinden daha güzel bir şey bulmak