Mandy ve Augustus Pettigrew
Mandy safkan bir Ravenclaw'dı, Augustus muggle doğumlu bir Hufflepuff'tı.
Hogwarts'ta tanışmışlar ama ilk gerçek konuşmaları 5. sınıftaydı.
Pandora Lovegood onları birbirleriyle tanıştırdı (ikisiyle de iyi arkadaş olduğu ve Mandy ile aynı evde olduğu için)
Mandy doğrudan Augustus'tan onunla Hogsmeade'e gitmesini istedikten sonra çıkmaya başladılar ve o (belli ki) kabul etti çünkü Mandy idi!!!!
Mandy, kilosu veya görünüşü konusunda hiçbir zaman bilinçli olmamıştı, insanlar onun hakkında ne söylerse söylesin kendini seviyordu.
Bazı arkadaşlarının arkasından konuştuğunu biliyordu ama çok fazla destekçisi (arkadaşları ve ailesi) vardı, bu yüzden böyle şeyler hakkında asla endişelenmedi.
Omuzlarına kadar uzanan ve her hareketiyle zıplayan bal sarısı kıvırcık saçları, pembe yanakları ve kahverengi gözleri vardı.
Çoğu insanı onu hafife almaya kandıran tatlı, saf bir kıza benziyordu. Ama dalga geçilecek biri değildi.
Mandy'nin notları mükemmeldi ve gerçek bir dahiydi. Ne istediğini biliyordu ve öğrenciler ve öğretmenler tarafından beğenildi
Okulu bitirdikten sonra Mandy, Peter'ı yetiştirirken bir büyü mucidi olarak çalıştı. Mutlu küçük ailesiyle işini ve hayatını sevdi
Augustus bir çiçekçi olarak çalıştı ve tıpkı Mandy gibi işini seviyordu, özellikle de karısı onu her gün ziyaret eder, en sevdiği çiçekleri (sarı çuha çiçeği) alır ve onunla biraz zaman geçirirdi.
Ne yazık ki Augustus işinde pek iyi değildi, bu yüzden kovuldu. Büyük bir şoktu ve bunu çok özlemişti. Mandy'nin günlük bir buket çiçek alma geleneği bununla da sınırlı kalmadı!
Augustus daha çok bahar insanı olmasına rağmen (Mandy komik olduğunu düşündüğü için) Ağustos'ta evlendiler ama Mandy mutlu olduğu sürece umrunda değildi.
Mandy ona "Gus" demesine izin verilen tek kişiydi.
Peter ve ailesi her Noel'de yüksek sesli Noel müziği dinlerken kurabiye pişirirdi
Mandy kırmızı şaraptan hoşlanır ama ÇOK kolay sarhoş olur (Augustus gizlice karısını aşırı heyecanlı görmenin sevimli olduğunu düşünür)
Cepli elbiseler + Mandy = saf neşe
Augustus ve Peter'ın gerçekten özel bir bağı vardı, oğlunun her yıl Hogwarts'a gittiğini görmekten gurur duyuyordu.
Ne yazık ki Peter'ın babası oldukça genç yaşta kanserden öldü, Peter o sırada sadece 16 yaşındaydı. Kendinden bir parçayı kaybetmiş gibi hissetti.
Mandy yas tutamadı, sadece fazla gerçek dışı hissettirdi. Onu nasıl bu kadar aniden bırakabilirdi? İkisi için de zor zamanlardı
Kendi teşhisini aldığında hala kocasının ölümüyle başa çıkmaya çalışıyordu:
Ve bu yeterli değilse, Peter arkadaşlarına ihanet etti.
Kocası ve sevimli oğlu hakkında konuştu ve onu tekrar ne zaman ziyaret edeceklerini sordu.
Ve bu, Bayan ve Bay Pettigrew'in hayatlarının dramatik sonuydu.
