3

3.4K 273 81
                                    

Annemle bir yandan akşam haberlerini izliyor bir yandan da fasulye ayıklıyorduk. Annem cıklayarak televiyona baktı. Her kötü haberde yüzü soluyor ve morali bozuluyordu.

"Yeraltı adıyla bilinen bu yasa dışı dövüş ve bahis merkezi hâlâ gizemini koruyor. Asayiş Büro Başkomiseri İlyas Erçetin açıklamalarında bu işin en kısa zamanda, halkın güvenliği korunarak çözüleceği çağrısında bulundu."

Annem yeniden başını eğip cıklamaya başlarken ben haberi izliyordum. Bu yüzden kafamı çok takmıştım oraya. Kimse bilmiyordu, kimse kapısından bile girememişti. Polis teşkilatı elbette bilgi sahibiydi ama benim anlamadığım çeşitli sebeplerden bir türlü orayı kapatmıyorlardı. Anlaşılan büyük bir operasyon gerekiyordu bunun için.

Annem televizyonda çıkan İlyas'ın resmine baktı. "Oy benim kuzum büyümüş de başkomiser olmuş da haberlere çıkarmış. Ey gidi ey, daha dün ikiniz birlikte evin içinde koşturuyordunuz. Boyunuz bu kadardı." diyip elindeki fasulyeyi bırakmadan yerden oldukça kısa bir yükseklik gösterdi. Göz devirdim. İlyas daha önce de bahsettiğim polis arkadaşımdı. Bana mekanın yerini veren kişiydi. Aynı zamanda da çocukluk arkadaşımdı.

Merakla anneme döndüm. "Anne." dedim. Bana baktı.

"He kuzum." dedi.

Ağzını yoklamak istediğimden çaktırmadan "Ben şimdi bu Yeraltı denilen yere girip haberini yapsam çok tutmaz mı?" dedim.

Annem dehşetle gözlerini açtı. Elindeki fasulyeyi leğene geri bırakıp kulağını çekti ve sehpaya üç kere vurdu. "Anıl sakın ha. Bak sütümü helal etmem." dedi.

Moralim bozulmuştu ama belli olmasın diye sustum. Bu işi o kadar gizli yapıyordum ki artık yükü omuzlarımı acıtıyordu. Çalıştığım ajansın da haberi yoktu, annemin de haberi yoktu, İlyas dışındaki arkadaşlarımın da haberi yoktu. Ajanstan her gün artan meyve sebze fiyatlarını yazacağım diye çıkıyordum, annemin yanından da işe gidiyorum ofiste olacağım diye çıkıyordum. Sonra gidip boğazlanıyor veya boğazlanmakla tehdit ediliyordum. Derin bir nefes verip kafamı salladım. Anneme yaptığım işi söyleyemezdim.

Fasulyeler bitince biraz daha oturduk. Sonra ben yatmaya gittim. Geçen gün Yeraltı'na gittiğimde çektiğim dövüş videosunu bilgisayarıma aktarıp telefonumdan sildim. Sonra bilgisayarda biraz vakit geçirdim. Kafes dövüşüyle ilgili şeyler okudum. Normalde de pek çok dövüş sanatının birleşiminden oluşan, kuralsız bir dövüş olmasına rağmen bir de bunun yasa dışı yapılanı daha fenaydı. Mesela o ölüm maçı dedikleri şeyde Mapus toparlanamsaydı asla pes etmezdi. Ölebilirdi. Bu çok ciddi bir sıkıntıydı.

Bunları düşünerek uyudum. Sabah kalktığımda kahvaltımı yaptıktan hemen sonra evden çıktım. Daha dün asla gitmem dediğim yere doğru adımladım. Arastaya girdiğimde telefonum çaldı. Arayan İlyas'tı. Gülümseyerek telefonu açtım.

"Alo." dedim.

İlyas'ın sesi yorgundu. "Naber Anıl?" dedi.

"İyi senden naber?" dedim.

"Ben de iyiyim. Senin şu haber işi nasıl gidiyor diye sormak için aradım. Var mı yeni bir bilgi?" dedi.

Kaşlarımı çattım. "İlyas ben polis için çalışmıyorum. Gazeteciyim ben." dedim.

İlyas ofladı. "Yarın bir gün onları ifşa edince peşine düştüklerinde de polisten yardım istersin." dedi.

"Neyse ne. Henüz bir şey öğrenemedim. Hatta içeri bile giremedim. Öğrenince söyleyeceğim sana." dedim. Yalan söylediğim insanların sayısı giderek artıyordu.

"Tamam, sana güveniyorum. Dikkatli ol." dedi.

Telefonu kapatıp cebime attım. Çoktan Yeraltı'na inmiştim. Artık İlyas'la da bildiklerimi paylaşamazdım. Ben bu haberi yazmadan, bu çete çökemezdi. Bencil düşündüğümü biliyordum ama böyle yapmak zorundaydım.

Tel Örgüler (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin