23

1.3K 126 41
                                    

Kendimi ikisinin arasına attığımda ellerim deli gibi titriyordu. Duyduklarım gerçek miydi? Reşat Abi, bana birkaç hafta öncesine kadar çok uzak olan bu bahis mafyası, babam mıydı? Bu durumda Kenan da tıpkı sürekli yaptığı imalardaki gibi, benim kardeşim miydi?

Kenan sahici bir korkuyla yüzüme bakıyordu. Onun gibi güçlü, yenilmez birini korkutan ne olabilirdi? Ancak söylediği gibi kardeşiysem, beni sonsuza dek kaybetmek olabilirdi. Tüm bunların gerçekliğine inanmak isteyip istemediğimi bilmiyordum. İlyas'a baktım, korkmuyordu ama şaşkındı. Ona daha çok kızgındım, bebekliğimden beri yanımda büyüyen bir dosttu o. Nasıl benden saklardı böyle bir şeyi? Nasıl böyle bir kötülük yapardı bana? Hayatım boyunca babamın kim olduğunu merak ederek büyümüştüm, yanıbaşımdaki en iyi dostum bu gerçeği bilmesine rağmen benim yıllarca acı çekmemi nasıl izlemişti?

Yutkundum. İçimdeki cengaver gazeteci bir anda ağlamak isteyen minik bir çocuğa dönüşmüştü. Kenan'a bağırıp çağırıp nefret kusmak isterken bir yandan da bu ağlamak isteyen çocukla birlikte ona sıkıca sarılıp sığınmak istiyordum. Gözlerine dikkatle baktım. Kötü niyetli değildi, biliyordum. Bir sebebi olmalıydı bunu benden saklamak için, önce o sebebi bulmalıydım. Kendime gelmeliydim. O küçük çocuğu içimde bir yerlere gömmeliydim ki tıpkı bir gazeteci gibi duygularımı kenara atıp gerçeği öğrenebileyim. Ağır ağır yutkundum.

"Kenan, ne demek oluyor bu?" diye sordum. Sesim ufacık da olsa titremişti. Bana doğru bir hamle yaptı Kenan, sanki sarılmak ister gibiydi ama kendini durdurdu. Belli bir mesafeden acıyla gözlerime bakmaya devam etti.

"Anıl açıklamama izin ver lütfen." dedi. Sinirden olsa gerek gözlerimi açarak güldüm. Başımı iki yana salladım.

"Açıklayacaksın Kenan, hem de her şeyi. Ne demek oluyor bu?" dedim.

İlyas ve Kenan arasında gözlerim gidip geldi. Anlık bir öfke patlamasıyla yumruklarımı sıktım. İlyas'a döndüm.

"Sen nasıl bir insansın? Seni dostum bildim ya ben! Yazıklar olsun İlyas! Birlikte geçirdiğimiz onca seneye yazıklar olsun!" diye bağırdım.

Bağırışım çok yüksek olmalıydı ki Mapus ve Yiğit soyunma odasından hızla çıktılar. Mapus telaşla etrafına bakınıyordu, beni görünce hiç tereddüt etmeden yanıma koştu. Bana ve ikiliye merakla bakıyordu, kaşları çatılmıştı. Araya girmekten çekinir gibi birkaç adım mesafede durdu ve bana ne olduğunu sorar gibi baktı. Sadece ağlamak istiyordum ama şimdi bunun sırası değildi.

Kenan, Mapus ve Yiğit'e baktı. Yutkundu. "Gel soyunma odasına geçelim. Anlatacağım." dedi. Önümden ilerlemeye başladığında ben de peşinden gidecektim ki Mapus kolumu tutunca durmak zorunda kaldım. Sıkıntı çıkarmamasını umut ederek baktım.

Mapus, Kenan'a sinirli bir bakış attı. "Ne oluyor? Ben de geleceğim." dedi.

Kenan hafifçe arkasına döndü. "Olmaz." dedi.

Kaşlarımı çattım. O kimdi de buna karar veriyordu? Doğru ya, muhtemelen yıllardır görmediğim abimdi. Duyduklarım gerçekse eğer, bunu nasıl kabullenecektim ben?

"Olur, sevgilim de geliyor dinlemeye." dedim. Kenan şaşkınlıkla baktı. Sanki bir şey demek, karışmak istiyordu da yapacak gücü bulamadı. Dudaklarını birbirine bastırıp başını usulca salladı. Başka bir şey söylemeden odaya geçince Mapus iki saniyeliğine kolumu tutup beni durdurdu.

"Sen iyi misin? Neler oluyor?" diye sordu. Bir şey dememe fırsat vermeden kaşlarını çatıp "Anıl eğer Kenan bir şey yaptıysa bak-" dedi.

Lafın kesen şey birden dudaklarına doğru uzanmam oldu. Boş yere telaş yapmasını istemediğim için dudaklarına minik bir öpücük bırakarak onu susturdum. Beni kendine çekip biraz daha öptükten sonra ayrıldı. Elini saçlarımın arasına atıp geriye doğru taradı. "Tamam, geleyim mi seninle? İstemiyorsan yalnız konuşun." dedi.

Tel Örgüler (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin