21

1.6K 137 83
                                    

Önümdeki tavayı ileri geri sallarken birisi sarsak adımlarla yanıma kadar geldi. Tam arkamda durup ellerini belimden karnıma doğru sardı ve başını boyun girintime koydu. Gülümseyip kafamı hafifçe geriye yatırdığımda iyice yerleşip boynuma minik bir öpücük bıraktı. Uykudan yeni uyanmış, mahmur bir sesle "Gülüm uğraşmasaydın." dedi.

Dün Mapus'la konuşurken beynimin ücra köşelerinde ondan uzak durmam konusunda kendime telkinlerde bulunsam da, akşam olduğunda kendimi Kenan'ın değil de onun evinde buldum. Kenan'ı arayıp durumdan haberdar ettiğimde bana bir sıkıntı olursa aramam gerektiğini söyledi. Ben de ona teşekkür ettim ve Mapus'un evine geldim. Dün gece de sıcak dakikalar yaşanmıştı, yeniden. Kendi kendime Mapus'la ilgili bir sürü şey atıp tuttuktan sonra bir şekilde yine kollarına düşmem hem komik hem de yanlıştı. Kesin bir karar vermem gerekiyordu artık. Bir öyle bir böyle yapmazdım.

Gülümseyip karnımın üstündeki elini tuttum. "Mapus, işin var mı bugün?" dedim. Biraz bekleyip düşündü. Benden yavaşça ayrılıp tezgahın yan tarafına yaslandı.

"İnci'ye kitap okumaya gideceğim." dedi. Sevinçle gülümsedim. Oraya gelmeme izin verirdi mutlaka. Sonra aklıma birden bir şey takıldı. Birkaç hafta önce oraya ilk gidişimde adını okumuştum, Güney Sahaf yazıyordu. Şimdi Güney isminin kimden geldiği çok barizdi ve bunun sebebini merak etmiştim.

Sorsam mı sormasam mı çok bilmedim. Son zamanlarda aramızda her şeyi konuşabilidiğimiz için daha samimi olduğumuzu düşündüm ve konuya girmeye karar verdim. Tavadaki pişmiş krepi tabağa koyup ona baktım. "Sana bir şey soracağım." dedim. Dudaklarımı büzdüm. Mapus büzülmüş dudaklarıma bakıp gülümsedi. Başını yana eğdi. "Sor gülüm." dedi. 

Tezgahtaki krep dolu tabağı alıp masaya doğru yürüdüm. O da seslerden anladığım kadarıyla çayları koydu. İkimiz birlikte masaya oturduğumuzda yeniden gözlerime baktı ve konuşmamı bekledi. "O sahaf, Sedat amcaya ait demiştin. Neden senin adını koymuş oraya?" dedim. Mapus ağzına götürmekte olduğu çatalı geri çekti. Kaşları azıcık da olsa çatıldı. Öksürdü ve kendini hemen toparladı.  "Sedat amca..." dedi.

"Benim babam." diye devam etti. 

...

Yine rakı masasında Kenan, Yiğit ben ve Mapus oturuyorduk. Geleneksel rakı balık sofralarına eşantiyon olarak eklenmiş olmak gururumu okşamıştı. Ben Yiğit'in yanında oturuyordum, Mapus karşımda oturuyordu ve yanında da Kenan vardı. Sabah ne yazık ki konu hemen kapanmıştı ve ben almam gereken bilginin tamamını alamamıştım. Sedat amca onun babasıysa nasıl böyle tontiş yaşlı bir adamdı ki? Mapus'un anlattığı kadarıyla o eşini öldürmüş ve oğlu evden kaçana kadar oğlunu dövmüş bir adamdı. O halde nasıl böyle güler yüzlü ve iyi görünüşlüydü ki? Tüm bunlar kafamı çok kurcalasa da bir şekilde masaya dönmem gerketi. 

Kenan sırıtarak Yiğit'e öpücük attıktan sonra "Hayatımın anlamı niye karşımda oturuyorsun?" dedi. Yiğit kafasını sağa yatırıp gözlerini kapatarak ofladı. Kendine hakim olmaya çalışıyordu. Kenan eliyle bacağına iki kez vurdu. "Kucağım varken karşımda oturman hiç hoş değil." dedi.

Yiğit masaya oturduğumuzdan beri sınanan sabrını taşırmadan öylece baktı. Sonra gözleri beni buldu ve umutsuzca nefes verdi. "Görüyorsun değil mi?" dedi. Başımı aşağı yukarı salladım ama onunla aynı özveriyi göstermek yerine bu komik duruma güldüm.

Kenan'ın bu tarz konuşmalar yapması Yiğit'i üzüyor olmalıydı. Bana geçmişinden bahsetmişti. Bu sadece bir tahmin olsa da Kenan her belaltı şaka yaptığında içinde bir yer cız ediyor olmalıydı. Bu kadar sakin kalması bir mucizeydi bana göre.

Mapus yine içince sessizleşen tarafını gün yüzüne çıkarmıştı. Durgun bir suratla masaya bakıyordu. Ne düşündüyse bir anda yanında oturan Kenan'ı dürttü. "Ulan." dedi. Kenan şaşkın bakışlarını ona yöneltti. Hayırdır dercesine bir bakış attı.

Tel Örgüler (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin