Çok büyük tehlikeler atlattığım ve en sonunda da korkunç tehditlerle kovulduğum için ertesi gün Yeraltı'na uğramadım. Bir yandan gidip araştırmama devam etmek istiyordum, bir yandan da gitmekten çekiniyordum. Mapus gayet net bir şekilde arastaya bile gelmememi söylediğinden ne yapacağımı bilmiyordum.
Nuri Abi'nin pilav arabasına ilerledim. Başka tarafa bakıyordu ve müşteri çekmek için bağırıyordu. "BUYRUN! KALİTENİN BİR NUMARALI ADRESİ." diye bağırıyordu.
Yaklaştığımda hala bana bakmamıştı. "RİHANNA DA BURADAN YEDİ." diye bağırdı. Aniden söylediği cümleye katıla katıla gülmeye başladığımda sonunda beni fark etmişti. Geçen gün Kenan yumruk attığı için karnım gülerken acıyordu. Elimi karnıma koyup sakinleşmeye çalıştım.
Nuri Abi anında gülümsedi. Bir tabak pilav doldururken kendi kendine "Millet reklamdan da anlamıyor artık." dedi. Tabağı bana uzattı.
"Hayrola güzel oğlan? Öğle vakti damlamazdın." dedi. Pilavı elinden alıp ağzıma hızlıca bir kaşık attım. Dudaklarımı büzdüm.
"Mapus kızıyor Yeraltı'na gidince. Ben de buraya geldim." dedim.
Nuri Abi önce gülse de sonra merakla bakmaya başladı. Etrafını kolaçan edip yandaki tabureleri işaret etti. "Az otur da konuşalım hele." dedi. Ben de meraklanmıştım. İşaret ettiği tabureye oturduğumda o da yavaşça karşıma oturdu.
Kahvaltımı yapmış olmama rağmen acıkmıştım. Tabağımı hızlıca yiyordum. Bir yandan da acaba Mapus yakınlarda mıdır diye etrafıma bakınıyordum. Nuri Abi öksürünce ona döndüm. Ağzımdaki lokmayı yuttum. Hafif bir merak ve kuşkuyla bakıyordu. "Sana bir şey soracağım ama doğru cevap ver." dedi. Kafamı salladım.
Aniden "Mapus'la aranda bir şey mi var?" diye sordu. Boğazımda kalan lokmayı zorlukla yuttum. Gözlerim kocaman açılmıştı. Dudaklarımı yalayıp başımı yana eğdim. "Aman abi olur mu öyle şey?" dedim.
Nuri Abi bıyığıyla oynuyordu. Yanımızdan geçen, elinde tepsi taşıyan bir çocuğu kapüşonundan tutup durdurdu. Çocuk kaşlarını çattı. Nuri Abi çocuktan iki çay isteyince çocuk sinirle "Nuri Abi kalk kahveye git ya hep beni koşturuyorsun." dedi. Nuri Abi çocuğun ensesine yumuşakça vurunca çocuk tökezledi ama sonra dengesini sağladı. Söylene söylene yürümeye başladığında ben de arkasından baktım.
Nuri Abi gömleğinin cebinden bir dal sigara çıkarıp yaktı. Bana da uzattı ama elimle reddettim. İçine derin bir nefes çekip gözlerini kısarak nefesi geri verdi. İşaret ve baş parmağı arasında tam bir esnaf tutuşu yapıyordu.
"Kızacak değilim oğlum. Çok affedersin erkek adam erkek siker." dedi. Mümkünmüş gibi daha da çok şaşırdım ama bir yandan da söylediğine güldüm.
Gülmemi bastırmaya çalışırken kafamı iki yana salladım. "Yok Nuri Abi. Bana ne o dazlaktan?" dedim. Nuri Abi kahkaha attı.
Önümüze çaylar gelince yine bıyığını düzeltti. Çocuğun cebine ufak bir meblağ para bırakıp sırtından ittirerek gülümsedi. Çocuk da sinirlense de sonra güldü ve başıyla selam verip uzaklaştı.
Nuri Abi tekrar bana döndü. Tabağım bittiği için masanın üstüne bıraktım. Çayına iki küp şeker atıp karıştırırken efkarlı bir şekilde of çekti. Tekrar bana döndü. "Neden hep onun yanına gidiyorsun o zaman?" diye sordu.
Elimi çay bardağının etrafına sarmış, mazlum bir şekilde yere bakıyordum. Artık gerçekten taşıyamıyordum bu yükü. Yakalanma korkusu, anneme bile yalan söylüyor olmanın suçluluğu derken her şey beni bunaltıyordu. Derin bir nefesle omuzlarımı kaldırıp indirim. Nuri Abi'nin suratına bakıp bir çırpıda "Ben gazeteciyim." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tel Örgüler (bxb)
Ficção Geral"Gözünün yaşına bakmam Anıl." -- Çarpıcı bir haber yazabilmek için illegal kafes dövüşü düzenleyen bir mekana sızan gazeteci, kendisini hiç beklemediği tehlikelerin ortasında bulur.