Nuri Abi ve Güntekin abi çekirdek çitleyerek anlattıklarımı dinliyorlardı. Akşam olmuştu ve ben eve dönmek istemediğim için onların yanında vakit öldürüyordum. Eve dönsem ne olurdu ki? Annemin tavırlarını anlamıyordum. Otuzuma merdiven dayamış biri olarak hala işimin 'tehlikeli' yanlarından dolayı beni eve kapatması saçmanın da ötesiydi. Onun hayal ettiği gibi doktor olsaydım da aynısını yapar mıydı? Yani otuz altı saatlik nöbetimin son saatinde yoğun bakıma dalan mafya babaları beni çekip vursa falan, ben mi suçlu olacaktım? Bunlar yaşanmayan şeyler değildi ya. Aynı mantıkla gazeteciyken de bir mafyanın beni vurması benim veya merakımın suçu olmuyordu. Benim işim merak etmek zaten, illaki tehlikede olacağım.
İşte annemin ve İlyas'ın tüm bunları anlamaması canımı sıkıyordu. Onu da geçtim, İlyas'ın yaptıkları hiç normal şeyler değildi. Evde resmen terör estirip, haberimi çalıp gitmişti. Kenan olmasaydı ne yapardım hiç bilmiyordum.
Güntekin abi önündeki çaydan bir yudum daha çekip bana baktı. "Mapus'un iyice psikolojisi bozuldu. Baksana kontrol edemiyor artık kendini." dedi. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali yandan yandan Nuri Abi'ye bakıyordu.
Nuri Abi ofladı. "Bozulur tabi. Seni de minicik yaşında kafese koysalar seninki de bozulur. Ah Reşat ah..." diye söylendi.
İkisinin karşılıklı olarak Reşat Abi'yi gömmeye başlamalarından çok kısa bir süre sonra Reşat Abi yanımıza geldi. Yine takım elbise yerine eşofman giymeyi tercih etmişti. Böyle giyinmek onu genç gösteriyordu. Elleri cebinde yavaşça yürüyerek yanımıza geldi. Ayağıyla bir tabureyi kendine doğru çekti ve oturdu. Hiçbir şey demeden bir dal sigara yaktı. İlk nefesini çektikten sonra bıkkınlıkla "Sizin benden başka konuşacak mevzunuz yok mu?" diye sordu.
Nuri Abi'nin modu iyice düşmüştü ve sinirinin tepesine çıktığı belliydi. Kendi kendine derin bir nefes verdi ve sabır çekti. "Belki tüm mevzular senden çıkmasa böyle olmazdı." dedi.
Reşat Abi güldü ama bu gülücük samimiyetten baya uzaktı. Öylesine gülmüş gibiydi. Zaten bize de bakmıyordu. Öylece masanın üstündeki küllüğe odaklanmıştı. Bir süre sonra kafasını kaldırmadan bana yönelik "Gazeteciymişsin." dedi.
Korkuyla Nuri Abi'ye baktığımda bana rahat olmamı tembihleyen bir bakış attı. Arkamda olduğunu hissedince korkum yavaş yavaş kayboldu ama yine de Reşat Abi'den çekiniyordum. "Evet Abi." dedim.
Reşat Abi düşünceli bir ifadeyle başını kaldırdı. Bana doğru baktı. "İdealist bir polis arkadaşın var ama bana bir şey yapamaz. Bir daha Yeraltı'na gelip tehdit savurmaya cürret ederse, olacaklara karışmam." dedi. Sanki onu oraya ben göndermişim gibi konuşunca savunma moduna geçtim.
Kaşlarımı çattım. "Reşat Abi ben gazeteciyim, muhbir değilim. Senin kasandaki ya da odandaki bilgileri ona ben vermedim, o benden çaldı." dedim.
Reşat Abi'den bambaşka bir tepki beklerken bariz bir şaşkınlık yaşadığını gördüm. Kaşları çatılmıştı ve anlamayan bir suratla bana bakıyordu. Dudaklarını yaladı. "Ne dedin sen?" dedi.
İşte o anda anladım ki bir kez daha kendimi ele vermiştim. Seslice yutkundum. "Abi..." dedim.
Reşat Abi bir bana bir de Nuri Abi'ye baktı. Hala oldukça şaşkındı. "Kasamı açmayı nasıl başardın?" diye sordu.
Heyecandan ne diyeceğimi şaşırıp "Abi şifresini Nu-" diyecekken elini ağzıma koyup lafımı böldü. Çünkü az kalsın bir de şifresinin Nuri olduğunu ortaya dökecektim.
"Lan oğlum sus." dedi. Kafamı aşağı yukarı salladığımda beni geri bıraktı. Ortamda epey gerginlik hakimdi. Güntekin abi sessizce çayından yudumluyor ve çaktırmadan çekirdek çitlemeye de devam ediyordu. Nuri Abi'yse ters ters Reşat Abi'ye bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tel Örgüler (bxb)
قصص عامة"Gözünün yaşına bakmam Anıl." -- Çarpıcı bir haber yazabilmek için illegal kafes dövüşü düzenleyen bir mekana sızan gazeteci, kendisini hiç beklemediği tehlikelerin ortasında bulur.