Memurun kolumdan tutup sürüklemesiyle sorguya alınmıştım. Ellerimde kelepçeyle öylece duvarlara bakıyordum. Nöbette olan polisler onları meşgul ettiğim için ekstra öfkeliydi bana. Arabamda bulduklarına emin olduğum toz yüzünden olay büyümüştü, bunun farkındaydım. Kapının açılmasıyla içeri siyah küt saçlı, ince ama suratına oranla güzel duran dudakları ve kahve gözleriyle otuzlarının sonlarında duran bir kadın ve adının Askar olduğunu hatırladığım adam girdi. Karşımdaki iki sandalyeden birini çeken kadın bıkkın bir nefes vererek oturdu."Giray Duru. 23. Beşiktaş. Anne adı Nazlı Baba adı Namık."
Namık memleketteki dedemin adıydı ama onun nüfusuna geçtiğimden haberi yoktu ya da vardı bilmezden geliyordu. Annemi evlatlıktan reddetmişti kendileri.
"Dedem Namık." diyerek düzelttim. Bunun çok bir önemi varmış gibi. Karşımdaki kadın gözlerini saliselik bana çevirip tekrardan dosyaya çevirdi. Bir sayfa çevirip tahmin ettiğim şeffaf poşete uzandı ve önüme koydu.
"Arabadan uyuşturucu bulundu. Satıcı mısın?" Gözlerime bakarak konuşuyordu. Yorgundu ama ifadesiz suratını aynı benim gibi bozmuyordu.
"Hayır." dedim sadece.
"Kullanıyor musun?" Beklediğim tersi gidiyordu sorgu. Genelde hayır cevabından sonra alayla gülüp hep böyle derler lafı geliyordu.
"Hayır." dedim yine.
"Peki neden sende?" dediğinde hiç beklemeden cevapladım.
"Çünkü hediye."
"Ne hediyesi." dediğinde normal bir şeyden bahseder gibi omuz silkerek konuştum.
"Doğum günü hediyesi."
"Kimden?" diyerek arkadan atılan adama döndü bakışlarım. Kadın ise hala bana bakıyordu. Adamın gözlerine bakarak konuştum.
"Annemden."
Aklıma gelen hatırayla ayak parmaklarımı kasmıştım. İnsanlar hep üst bedenden gelen tepkilere baktıları için ayaklarım görünmez oluyordu bu yüzden de hep ifadesiz olan taraf oluyordum. Birkaç saniye birbirlerine bakan iki poliste bir şey anlamamış gibi gözlerime baktı. Dudaklarımı aralayıp ifadesiz bir şekilde konuşmaya başladım.
"Reşit olduğum gün vermişti. Yani tam beş yıl önce. Hediye olduğu içinde saklıyorum. Ne kullanıyorum ne de satıyorum ayrıca buraya geliş amacım bu da değil. Ben karşı taraftaki insanlar tarafından bıçaklandım daha sonrasında ise karnımdaki acıdan ötürü kafa attım ama ben şikayetçi değilken onların şikayeti yüzünden burada tutuluyorum. Bu olay ne zaman çözüme kavuşulur ve ben giderim."
Gözlerinden geçen saliselik ifadeyi yakalamıştım. Aşırı sessiz olduğum için benden bu kadar uzun bir konuşma beklemiyorlardı. Bilmiyorlardı ki benim birde baş belası tarafım vardı. Karşımdaki kadın tam dudaklarını aralamıştı ki kapının gürültüyle açılması bir oldu. Anında üzerime yürüyen adama baktım. İki büyük adımda yanıma gelmiş ve boğazıma yapışmıştı. Askar da arkadan onu tutuyordu.
"Başkomiserim yapmayın, durun!" diyerek adamı önce boğazımdan aldı sonra odadan çıkarttı. Daha sonra kendisi tekrar geldi ve eski yerini alıp yani kadının arkasındaki duvara sırtını dayayıp durdu. Ne olmuştu bu otuz saniyeden anlamadan buruşmuş üstümü düzelttim.
"İyi misin?" diye soran kadını kafamı sallayarak cevapladım.
"Burnunu kırdığın çocuğun dayısı." diyerek açıklamasını yapan kadınla dudaklarım kıvrıldı.
"Neye sırıtıyorsun? O adam mahkeme karşısına çıkman için elinden geleni yapacak panikle biraz." dediğinde gözlerimi masadan ayırıp gözlerine sabitledim. Tam o sırada arkadaki adam dudaklarıma bakıyordu. Hemde oldukça dikkatliydi.
"Saatlerdir aldığım ilk mimik." diye mırıldandığında kadında kafasını arkasına döndürüp adama kısaca baktı. Adam kafasını iki yana sallayıp olduğu yerde doğruldu. Gözlerimi ondan ayırıp kadına çevirdim.
"Adaletsizlik karşısında dudaklarım istemsiz kıvrılıyormuş demek ki zaten trajikomik şeyler hoşuma gider." dememle kadın gözlerini devirdi.
"Şikayetçi olacak mısın?"
"Hayır avukatla falan uğraşamam."
"O taraftan seni bıçakladılar sen daha sonra kafa attın. Şikayetçi olabilirsin." demesiyle bıkkınca nefes verdim.
"Uğraşamam hem bundan tutuklatamasa bile uyuşturucudan dener." dememle ikili birbirine kısacık baktı. Daha sonra adam masaya yaklaşıp ellerini masaya koydu. Bir avucunun altında toz dolu şeffaf paket duruyordu.
"Deneyemez çünkü arabandan öyle bir şey çıkmadı." Cümlesi biter bitmez suratıma şaşkınlık yayılmıştı. Fakat kısacık bir andı hemen kendimi toparlamıştım. Daha sonrasında doğrulup elini arka cebine götüren adam gözlerime bakmaya devam etti.
"Sorgu kayıt altına alınıyor." dememle bu sefer kadın konuşmaya başladı.
"Dediğimiz gibi başkomiserin yeğeninin burnunu kırdın. Boğazına yapıştığı kayıtlara geçmemesi gerekiyor." dediğinde gözlerimi kadından çekip tekrar adama çevirdim. Neden böyle bir şey yapıyordu, yapıyorlardı?
"Neden?" düşüncelerimi sesli ifade ettiğim de adam dudaklarını araladı.
"Şikayetçi olma zaten ben de şikayeti geri çektireceğim." Kadına baş selamı verip odadan çıkan adamın arkasından kapıya bakıyordum. Daha sonrasında ise kadın kalktı ve koridordaki üniformalı polislere seslendi, beni alıp nezarethaneye götürmeleri için. Ben ise o sırada tek bir şey düşünüyordum. Beni hatırlamış olabilirdi ama neden bunu yapıyordu? Neden uyuşturucuya el koymamıştı? Neden başkomiserine şikayeti geri çeksin diye dil dökecekti?
Zihnimdeki bir sürü neden ile öylece sorgu odasında kalakalmıştım.
•
Sürekli dışarıdayım amk. Bok gibi para harcıyorum krediye giriyorum. Dilenmeme veya götümü satmama az kaldı.
instagram:@/mortelysi0n
•
16.3.22

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALASKAR • |BxB|
General FictionBir polis memuru ile nezarethanenin sürekli müdaviminin hikayesi |Halaskar: Kurtaran, kurtarıcı kişi.| • 14.3.22