10.Bölüm - Domates

1.7K 127 2
                                    

Medya: Giray Duru

Karanlık.

Yine içine çekilmiştim.

Gerçi normal yaşantım karanlığın içinde kendisine yer bulmaya çalışan cılız bir ışık gibiydi. Onu da 5 yaşıma dönerken söndürüyordum.

Üç haftadır ortalarda yoktum. Ne eve uğramıştım ne de karakola. Eminim tüm emniyet şaşkınlık geçirmişti. Çünkü hepsine musallat oluyordum. Genelde sevimli halimle karakola düştüğüm için beni her ne kadar, itiraf edemeselerde seviyorlardı. Aslında reşit olmadan önce daha çok seviyorlardı. Şimdi ise kazık kadar adamsın konuşması yapıp beynimi sikiyorlardı.

Sevimsiz halim ise daha karakola düşmemişti. Düşerse oniki saatlik nezarethane misafirliğiyle yırtamazdım. Hatta Askar bile o halimi tutuklamak için elinden geleni yapardı. Asla hoşlanacağı bir tip değildim. Beni düzeltmeye bile çalışmaz oracıkta, zevkle ellerime kelepçeyi takıp bindiğim aracı hapis yoluna sürerdi.

İçimde olan, genelde ortaya çıkmayan o sevimsiz tarafım ortaya çıktığı zaman böyle ortalardan kaybolabiliyordum. Galiba orospu çocuğunun tekiydim ama bu orospuluğun annemle değil yaptıklarımla alakası vardı. Zevk alıyorsam gerisi umrumda değildi. Karşımdaki kimdi, eve yetiştirmesi gereken parası mı vardı yoksa onu bekleyen velet mi vardı bunlar sikimde olmuyordu.

Bunu yapmayı seviyordum ama insanlık ve dünya adına yararlı bir şekilde bu sevgiyi kullanayım diye düşünmüyordum. Çünkü ne insanlık ne de dünya bana yararlı bir şekilde yaklaşmıştı. Ayrıca ben Dexter değilim.

O gün o orospu çoçuğuna yaptığımdan ötürü tutuklanmamıştım. Daha doğrusu suç duyurusunda bulunmamışlardı. Kendi hallerinde çözmeye çalışmışlardı fakat karşılaştıkları bir adet sevimsiz Giray'dı. Zaten bir daha da karşılaşamazdık.

Şimdi ise elimde sapan vardı ve hatırladığım kadarıyla trafik polisliğinden emekliliğine az kalmış olan Zülfikar Memur Amca'nın mesai yerindeydim. Elmalı kavşağındaydım.

Ağzıma sıçacaktı fakat değerdi. Sinirlenince acayip tatlı bir şey oluyordu.

Sapanı gerip ucundaki fındık kadar taşı trafik lambasına doğru nişan alıp, fırlattım.

Veee, Bingo!

Yemin ederim bir insanın her şeyi mi mükemmel olur.

Kırmızı ışığı kırılmış trafik lambasına bakarken gülerek o tarafa doğru ilerledim.

"Zülfikar Memur Amca'm nasılsın? İyisindir umarım. Aman dikkat et kendine şeker, tansiyon falan önemli şeyler bunlar. Sık sık ölçtür torunlarına, çocuklarına." diye iki elimi sallaya sallaya konuşuyordum. Trafik lambasına öfkeden kızarmış suratı ile bakan bıyıklı adam önce kafasını bana çevirip öfkeli gözlerini sapanlı elime dikti. Daha sonra da tüm bedenini bana doğru döndürdü.

Elimdeki sapanı fark etmişti.

İçimdeki piç sırıtıyordu ama ben hala halini hatırını sorduğum soruya cevap almaya çalışan gözlerle suratına bakıyordum.

"Giray, bak oğlum. Sana tek bir soru soracağım." dedikten sonra trafiğin ortasında bağırmaya başladı.

"Neden lan? Neden bunu bize yapıyorsun amına koduğumun soysuzu!" diyerek gazını alamayıp üzerime doğru kıpkırmızı suratla yürümeye başladı.

Gülerek yavaştan geri adımlarken onun bana söverkenki nefes aralığında konuşmaya çalıştım. "Ya inanır mısın her gün ben de kendime soruyorum bu soruyu ama bende de cevabı yok." diyerek omuzlarımı silktim. "Sende var mı?"

"Var. Gel lan buraya sikeceğim belanı!" dediğinde cık cıklayarak kafamı iki yana salladım.

"Çok ayıp Zülfikar Memur Amca yani sana yakışıyor mu sikmek falan. 4 yaşında prenses torunun var senin. Böyle mi örnek olacaksın ona." dediğimde artık adam çıldırmıştı.

Sweatimin omuz kısmından tutup bedenimi savurarak araca bindirdi ve karakolun yolunu tuttu.

Özlemiştim ha evimi. İyi oldu. Hem Askar efendiyi de görürdük. Paşam yokluğumuzda baya meraklanmış, sürekli sesli mesajlar, çağrılar falan bırakmış. Aşık falan herhalde bana.

Beynimden geçenlerle sırıtırken dikiz aynasından domates suratla göz göze geldim. "Bir de pişkin pişkin sırıtıyor it!" diyerek sinirle vitesi yükseltti.

"Abi bağırtma arabayı. Benim ödediğim vergilerle alıyoruz bunu. Lütfen, dikkat edelim kamu mallarına."

"Lan bak beni çileden çıkartma. Çocuk falan demem gerçi kazık kadar adamsın anasını satayım ne çocuğu? Tıkarım seni içeri. Tıkmadan önce dövdürttürürüm, o güzel yüzüne yazık olur. Ayağını denk al." dediğinde korkmuş gibi yapıp dudaklarımı sıkıca kapattım ve kafamı sallayıp camdan dışarıyı izledim.

Birgünde almadığım kadar oy aldım ilk defa. Eve geldiğim de görünce direkt yazdım bölümü ve atıyorum. Yorum da yaparsanız ellerinize sağlık.

VEEEE. Diğer kitabım Dalgalara Direndim'e de beklerim sizi.

instagram: mortelysi0n






1.7.22

HALASKAR • |BxB|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin