9. Bölüm: Demir...

19 2 10
                                    

Evet, yeni bölüme merhaba. Pzts ve Salı ikişer sınav var. Sonra da proje yapmalı ve çalışmaya başlamalıyım yine.. TwT  Boşlukta bölüm atıyorum işte, iyi okumalar.




Arya Mina Dikbaş~

     Çocuklar eğleniyor gibi görünüyordu, Mutlu ikisiyle de iyi ilgileniyordu. Abbie içten içe ablamı da burda istese de... Ablamın yapamayacağı şeylerden biri ise artık denize gelmekti. Çok severdi, bayılırdı denizede bilinmezliğine de. Artık gündüz olduğu zamanlarda gelemeyecekti. En azından geceleri istediği bilinmezliğe ulaşabilirdi. Zaten gece ve gündüz onun için farklı değil miydi ?  Geceleri ikimizde göründüğümüzden farklı hareket ederdik. Çifte Bela olarak anılmak yaptığımız ilk şeydi.

     Bora'nın seslenmesi ile ona doğru baktım ve daha tamamen ıslanmamış saçlarım sırılsıklam oldu. Gülerek bana baktığında kaşlarımı çattım ve aynı onun yaptığı gibi bende onu ıslattım. Oda suyun altından beni çekmiş ve elleriyle saçlarımı ıslatmıştı. Hatta ben "Sen başlatmıştın, kes şunu." diye eğlenen bir ses ile bağırdığımda ondan kaçmaya çalışıyordum.

     Hem gülüyor hem de alt dudağımı ısırarak suyla ıslatmaya çalışıyor ve kaçıyorken Marcus'ta yanımıza gelip bana yardım etmiş ve Bora'yı ıslatmıştı. Dıştan görenler aile sanıp gülerek bakışlar atıyorlardı, onlara öfke ile bakmaya başlamıştım ama bir yandan da beni utandırmıştı... Hemde çok. Dönüp tekrar ikiliye baktığımda Marcus'un bağırarak Bora'ya benim için kızdığını ve suyla saldırdığını gördüm. Dayanamadım ve Marcus'un bana olan korumacılığına karşın bir kahkaha patlattım. Bora'nın bakışları ile beraber iki metre ötemizdeki bir adamda bakmaya başlamıştı.

   Başta ben güldüğüm için anlamadan da olsa Marcus ve yumuşakça gülümseyen Bora olmuştu. Ama sonrasında Bora ile aynı anda iki metre ötede duran adama bakmış öldürücü bakışlar yollamıştık. Onun yaptığı bu hareket ile ona bakmış ve kaşlarımı çatıp  aynı gözlerle bakmıştım.

     Ben kendimi koruyamazmıydım yani ? Ne kadar saçma ve gereksiz bir hareketti bu. Ona dil çıkartıp Marcus'u kucağıma aldığımda olduğu yerde afalladı ve bana bir süre öylece baktı. En sonunda kaşlarını çattı ve o adama bakarak bana "Yapma şunu." dedi.  Anlamadım... Güvenmiyorum, bu çocuğa gü-ven-mi-yo-rum !  Fazla rahat takılıyor ve yaramaz bir gülümsemesi var. Tamam ona yakışıyor ve tatlı gösteriyor ama bu masum bir gülüş olduğu anlamına gelmez.

    Hem bana "Bu bir testti." demeye çalışmıştı, yani başka bir şekilde de bizi yada beni test edebilirdi. Bu kolay bir yöntemdi, bu kadar gizli bir istihbarat böyle basit bir sınav ile geçilemezdi herhalde. Şüphem vardı.
Bora'nın bizi götürdüğü orman yolundaki eski fabrika görünümlü binadaki adam... Aslında gerçek kurucu o olmayabilirdi, belki de o sadece bir kuklaydı ve asıl kişi orda bile değildi. Ama bunu anlamak için bir, iki konuşma daha yapmalıydım.


      Diğerleri belki bunu düşünememiştir diye ses etmemiştim. Belki ablam anlamıştı ama adama fazlası ile inanmış görünüyordu. Belki Bora bunu bilmiyordu bile. Belki de biliyordu ve bu yüzden gergindi... Ya asıl sınav bu ise ? Ona güvenmiyordum. İyi biri olduğunu biliyordum ama güvenmiyordum. Sonuçta herkesin iyiliği farklıdır.

     Marcus'un bana seslenmesi ile kendime geldim, düşüncelerimi toparladım ve ona baktım. Şimdi bunları düşünmemin sırası değildi, yanımda çocuklar vardı ve onlarla ilgilenmeliydim. Mutlu'dan mızmızlanan ve üzgün bir ses geldiğinde ona döndüm. "Gitmek istemiyorum, birkaç dakika daha kalalım." diye çocuk gibi bağırıyordu. Gerçi Marcus ve Abbie bile sesini çıkartmadan eşyalarını topluyordu. Çevrede neredeyse kimse kalmamıştı ama ben hala dizlerime kadar sudaydım.

Kovalamaca (Başlangıç&Bitiş) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin