11. Bölüm: Gölgelerdeki...

13 1 7
                                    

Son 1 sınavım kaldı yani zamanım var, yazayım dedim. Zaten tüm sınavlardan kaldım... Biraz kafa dağıtmak istiyorum. Bu bölümde bütün hıncımı çıkarmak dileğiyle. İyi okumalar !





Arya Mina Dikbaş~

        Can ve Orhan ile tanışalı üç gün olmuştu, üç gündürde ablamla akşamları yemekten önce çıkıyor ve antrenman yapıyorduk. Birbirimize zarar vermekten ölesiye korktuğumuz için pekte antrenman sayılmazdı aslında. Nasılsa boks torbalarıyla bir yere kadar gelişebiliyordu insan.

       Şuanda da antrenmanımızın son dakikalarındaydık, ikimizde yorulmuştuk. Bana kalsa biraz daha devam ederdim ama sanırım bu kadarı şimdilik yeterliydi.

       Bir anlığına ablama bakıp göz ucuyla kontrol ettim. Demir ismini duyduktan sonra bir haller olmuştu, kimdi o ? Bana bile anlatmamıştı ya da anlatamamıştır... Adamın adı ortaya çıktığına göre ablam istese de istemese de herşey ortaya çıkacaktı belliydi.

        İsimden beri sessizdi, uzun süre dışarıda tek başına takılmaya başlamıştı, biz konuşurken çok fazla dalıyor ve aklı başka yere gidiyordu. Hatta bu hafta Türkiye'ye geri dönüp biryere gidip bakması gerektiğini söyledi. Ama hiçbirimiz izin vermedik oda bir harekette bulunmayacağına söz verdi ve farklı şeylerin peşinden koşmaya başladı. Her an dokunsam ağlayacak gibi duruyor ve kolay kırılabilecek ama güçlü duran biri gibi görünüyordu. Diğerleri fark etti mi bilmem ama ben bunun farkındayım.

      Torbaya yumruk ve tekme atmayı kesip biraz soluklandım ve ablamın olduğu birkaç metre ötedeki çalışma alanına göz gezdirdim. Belki de benim burda olduğumu bile unutmuştu.


       Onu mırıldanırken gördüğümde olduğu tarafa gittim ve oturup onu izlemeye başladım, sözleri arasında "Seni özledim," dediğini duymuştum... Kimi özledi ? Demir'i mi ? O zaman Eonni neden bu kadar öfkeli ve nefret dolu bakıyordu ? Anlamamıştım. Belki de o değildi, Aksel falandır diye düşündüm ama onunla da tek kelime etmediği aklıma geldi. Şimdilik bunu bir kenara attım ve ileri atıldım, artık gitmeliydik.


       Varlığımı hissetmesiyle titredi ve bir tekme atmaya çalıştı, ama bacağını tutup yere ittirdim ve kendimi savunup geri çekildim. Şaşkınca onu süzüyordum, benden mi korkmuştu ? Beni görür görmez yüz ifadesinin değişmesiyle olduğu yerde küçüldü ve kesik bir nefes aldığında dudakları aralandı. Sonrasında ise bana yavru bir tavşan gibi bakmaya başladı, hızla üzerime gelip sarıldı ve özür diledi. Ondan kısa ve küçüktüm ama genelde ondan çok daha olgundum.

       Taktığı maske onu ele geçirmişti, eskiye farkla şimdi benden daha çocuksu davranmaya başlamıştı. İkimizde daha 18-19 yaşlarında kızlardık...

       Ablama göre reflekslerim ve dövüşme yeteneğim çok çok daha iyiydi, bu çoğunlukla işime yarıyordu. Onu koruyabiliyordum, çoğu kez kurtarmıştık birbirimizi. Bazense yapamadığı şeyler yüzünden kavga ettiğinde kendi zarar görüyordu ama yine de bu oldukça işimize yarıyordu.


       Bana baktı ve kısık sesiyle, endişeli bakan gözleriyle dudaklarını araladı. "Özür dilerim, fazla dalmışım. Biryerin acıdı mı ?" Dediğim gibi belki de burda olduğumu bile unutmuştu, kendini kaybetmiş.  "Sorun değil Eonni, birşey olmadı sadece odaklanmışsın. Hem az önceki saldırı diğerlerine göre daha iyiydi, gelişiyorsun."  İçini rahatlatmalıydım, kendine suç atarsa her bunu hatırladığında özür dilerdi ve özür dilemekten nefret ederdi. Gerçi yalan değildi, öncekine göre daha çok gelişmişti.


Kovalamaca (Başlangıç&Bitiş) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin