10. Bölüm: Partner ?

16 2 2
                                    

Gece saat tam şu anda 23:23 varya... Eğer hızlı yazmazsam saatlerimi alır, yani iyi okumalar.



Asila Rena Dikbaş~

     Uzun zaman sonra tekrar sözümü bozmaya çıkmıştım, giydiğim pembe mavi ayakkabılar ile nasıl olduğunu fark etmeden kendimi kapıdan dışarıya atmıştım... İmkansızdı. Yıllar geçmişti, onu tanıyor yada biliyor olamazdı. Ben bile neler olduğundan onca sene emin olamayıp en sonunda mezarını ziyaret etmişken... O ismi tekrar duymuş olmamalıydım, belki de bir kâbustu. Ya da onu tekrar görmek istediğim için sürekli yalvarmalarım gerçekleşmişti. Adının geçmesi bile beni öyle bir bitirmişti ki, kendime duyduğum nefret ve öfke ile tekrar kendimden iğrendim.


      Koşmaya başladım, nefesimi tutarak koşmaya başladım. Verdiğim bu sözü her seferinde bozuyordum ama yine de koştum. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama sonunda gittiğim yolun deniz kenarına çıkması ile gözlerim dolsa bile ağlamadım. Etrafta kimse yoktu, ilk ev bile metrelerce uzağımda kalmıştı.


      Dayanamayıp kendimi saldığımda ard arda kulakları sağır edecek çığlıklar atmaya ve derin derin nefesler alıp hem koşup hemde sanki işkenceye maruz kalmışım gibi bağırmaya devam etmiştim. Öyle değil miydi sanki ? İşkence değil miydi bu benim için ? Öyle çok nefret besliyorum ki şuan onun dışında herşeye karşı... Bu azdı bile, evet kâbus gibiydi. Ama herşey benim suçumken bu ceza, bu işkence az kalırdı.


     En sonunda nefes alamadığımda aniden durdum ve kendimi yerde buldum. Ellerim ve dizlerim kum yüzünden aşınmış ve kanamaya başlamıştı ama acısını hissetmiyordum. Yara olduğunu umursamadan ellerimi yumruk yaptım, tırnaklarımı avuç içime batırdım ve dişlerimi sıkıp titreyen yumruklarımla kuma birkaç kez vurdum.



     Yaptığım hareket daha da aşındırmış ve kan akacak kadar yaranın derinleşmesini sağlamıştı. Birkaç saniye dişlerimi sıkarak çatık kaşlar ve dolu gözlerle denize baktım. Gözlerimi gökyüzüne çevirdiğimde birkaç saniye gökyüzünde gezdirdim, aradım ama aradığım yıldızı bulamadım ve tekrar bir yumruk indirip son gücümle tekrar çığlık attım.



     O aradığım yıldız ordan düşeli yıllar olmuştu, ama yanındaki diğer küçük yıldız bir türlü düşmüyordu. Düşürmüyorlardı onu, oda düşmüyordu. Tekrar tekrar o yıldıza lanetlerimi geçirirken denize doğru yaklaştım ve yaralı ellerim, dizlerimi tuzlu deniz suyu ile yıkadım. Kumlu bir şekilde durmasını istemiyordum ne olduğu yada olacağı umrumda değildi. Bu sefer şanslılardı. Kimseyle karşılaşmamıştım, eğer karşılaşsaydım kendimi tutamazdım. Onun adını onca sene sonra tekrar duymak gördüğüm kâbuslar kadar hafif değildi. Eğer birilerini bu ıssız yerde görseydim... Ölürlerdi. Kavga yada zarar vermekle kalmazdım. Kontrol bu konuda hiçbir zaman bende olmamıştı...


     Ben evden çıkıp buraya gelene kadar uzun bir zaman geçmiş olmalıydı, Kara aramıştı... Bana o ismi tekrar eden adam eğitim için bu gece yarısı demişti.


     Olduğum yerden ifadesizce arkama döndüm ve başta yavaş olan adımlarımı gittikçe hızlandırarak son hızda koşmaya başladım. Hızlıydım, kimsenin olamayacağı kadar hızlı. O kadar çok sebebim vardı ki, alıştığım için koşuyordum artık. Eskisi gibi özgür hissettireceği için değil, kendime ceza olsun diye koşuyordum.


     Yaklaşık 10-15 dakika içerisinde evin önüne vardığımda, kapının kenarındaki kırık tahtanın arkasındaki anahtarı çıkardım ve içeri girdim. Herkesin gözlerinin bana çevirip dehşetle ayağa kalkması ile gözlerimi devirdim ve banyoya doğru ilerledim.



Kovalamaca (Başlangıç&Bitiş) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin