1.3| Vlog

1.4K 163 68
                                    

ꕥ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hepinize merhaba ben Lix'iniz. Bugün okul gezisiyle geldiğimiz Bali'deyiz. Bali Endonezya'da bulunan minik bir adadır. Burayı özel yapan şeyi biliyorsunuzdur..." tek gözümü kameraya kırptım, "fiyatlar oldukça uygun ve rahat." deyip kıkırdadım.

"Video mu çekiyorsun?"

Jisung kafasını kadraja almaya çalışırken kafamı omzuna koydum ve kamerayı biraz daha yukarı alarak çekmeye devam ettim.

"Önceki videodan hatırlarsınız, yirmi defa ölüp oyundaki karakterleri benden iyi bilen eleman."

"Ne konuşuyorsun İngilizce, yetişemiyorum yavaş konuş." Jisung bana Korece homurdandığında kafamı havaya kaldırdım, Korece konuştum.

"İngilizce konuş Jisung. Korece bilmiyorlar bana alt yazı masrafı yaratma."

Jisung boğazını temizledi ve kameraya doğru elini kolunu sallamaya başladı.

"Ben Jisung, Felix'in sınıf arkadaşı ve bir numaralı kankasıyım."

"Kim bir numaralı kankasıymış, ben asıl bir numaralı kankasıyım Felix'in."

Seungmin de kadraja girdiğinde kaküllerini düzeltmeye çalıştı. Jisung kafamın üstünden kolunu uzatıp Seungmin'in yerine düzeltmeye çalıştığında kolunu burnumda hissediyordum.

"Han Jisung, artık kolunu çek yoksa kıçına çok fena geçireceğim. Aynı şekilde elini kafamdan da çek yoksa Felix kıçından ben ön tarafından vuracağım kısır kalacaksınız."

Seungmin yavaş İngilizcesi ile tane tane kelimelerini dedikten sonra Jisung elini hemen çekmişti.

"Arkadaşlar bu köpüşün masum gözüktüğüne bakmayın içinde şeytan yatıyor, şeytan."

Onun bakışlarına karşılık ben ve Seungmin kahkaha attık.

"Şimdi biz yemek yiyeceğiz sonra yine Lix sizinle olacaktır."

İçten bir şekilde gülümsemeye çalıştım ve kameranın ekranını önce elimle kapatıp çekimi durdurdum ve kaydettim.

"Snack bar şurada olacaktı, gidelim mi?"

Kameramı ve tripotumu sırt çantama koydum. Çocuklarla birlikte yemek yenilen bara doğru ilerlerken mavi saçlı çocuk gözüme çarpmıştı. Bu çocuk Hyunjin'lerin evinde bilgisayarın başında olan çocuktu. Çocuk bir anda arkasına bakıp beni görmüştü, bana yarım ağzıyla sırıttı ve göz kırptı.

"Onu tanıyor musun?"

Mavi saçlı çocuğu Seungmin'de fark etmişti elimi az çok anlamında sallamıştım. Mavi saçlı çocuk da Hyunjin'lerin yanına geçince Jisung konuştu.

"Yıllardır onları tanımamıza rağmen konuşma içinde bile bulunmamıştık. Onlar olaylardan hep çok uzaklardı, sen geldiğinde bir anda sosyal çevreye atılmaya başladılar.

Nedeni belliydi Hyunjin ve diğerleri beni kollayıp birisine bir şey dememi sağlıyordu. Onlara ne kadar kimseye demeyeceğim desem de bir türlü inandıramamıştım.

"Bilmiyorum belki de hep konuşmak istiyorlardı, bu da bir tür bahane olmuştur. Zaten Minho-hyung'a bakacak olursak bir sincapla konuşmayı iple çekiyor."

Jisung olduğu yerde kırmızılaşırken elini omuzuma vurdu.

"Dalga geçme benimle, hem Hyunjin de tuhaf tamam mı? Yıllardır kimseyle konuşmamıştır Minho-hyung'lar harici."

İlk geldiğimde bana tip tip bakması aklıma geldiğinde azıcık durdum. Normalde bunları yapan birisi değildi neden bana şimdi böyle davranıyordu?

"Samimi gelmişimdir diyeceğim ama gelir gelmez sürtüşüp duruyoruz."

Sırıttım ve snack barın içine kocaman bir adım attım. Menüde hamburger ve patates vardı. Cebimden birkaç para çıkartıp kendime bir kola aldım. Bu tür yerlerde yemekler bedava olsa da içecek parayla geçerdi.

Yemekleri bir çırpıda demiştim, kameralı tekrar açtım ve konuşmaya başladım.

"Şu an yemek yedik, Seungmin ve Jisung Kokteyl almaya gitti (yeşilli favorim), yemekleri kötü değil Endonezya yemeklerini beğendim." elimdeki ışınını bilmediğim içeceği gösterdim. "Bu ismini bilmediğim yöresel içecekleri çok hoşuma gitti." dedim.

İçeceği tekrardan içtim ve mhh gibi bir ses çıkartıp "Bunu sevdim." diye mırıldandım.

"Hyunjin'i az önce o içeceği içerken yüzünü buruşturduğunu gördüm. Kaçırdın Lix, ömür boyu dalga geçebilirdin."

Ona kahkaha attım ve kamerayı ona uzatıp "İngilizce onlara da anlat." dedim. Jisung anlık put kesilmiş konuşmaya çalıştı.

"Ohh, az önce birisini şu şeyden içerken gördüm, yüzü- hey Lix, buruşmak ne demekti?"

Ona gülümsedim ve kamerayı kendime çektim.

"Tamam, tamam seni zorlamayacağım."

Jisung omuzlarını silkti ve pipetinin içinden sıvıyı kendine çekti.

"Şimdi biz biraz havuza gireceğiz, fırsat buldukça çekmeye devam edeceğim."

Kameraya öpücük bıraktım ve tripotuma bağlı kamerayı sırt çantanın önüne koydum.

Sabah altı da kalkıp tuttuğumuz şezlonglara geçtik, üzerindeki tişörtü çıkartıp güneş kremini Seungmin'e uzattım.

"Kremlesene beni."

Seungmin kremi aldı ve eline sıktı. Yavaş yavaş omuzlarını kremlerken havuza nasıl atlaması gerektiği hakkında edebiyat yapan Jisung'u izliyordum. En sonunda mor saçlı çocuğun yanından geçerken onu itmesi üzerine yanaklarımı hava ile doldurdum ve kahkaha atmaya başladım.

"İşte böyle atlayabilirsin."

Mor saçlı çocuk bir şey yapmamış gibi oldukça sakin cevap verirken bu gülme isteğini daha da arttırıyordu.

"Bu atlamak değildi hyung ittin beni, hepiniz bugün beni dövme peşindesiniz salın beni."

Kahkaha daha da artarken etraftaki insanların baktığını fark ettim. Yüzümdeki gülümseme ister istemeden kaybolmuştu ve boğazımı temizleyip yutkundum.

Bazı şeyleri hâlâ aşamadığımı gördüğümde içimde bir acı hissetmiştim.

"Felix, hiçkimse seni yargılayacak şekilde bakmıyor, bakıyorlardı çünkü burada farklı bir olay dönüyor. Ne olduğunu anlamak için bakıyorlar."

Seungmin anında olayı çakmış beni rahatlatmak için konuşmuştu.

"Zaman lazım bana sanırım."

Seungmin ayağa kalktı kremden biraz alıp parmağına sıktı. Burnumun üstüne biraz krem bıraktı ve sırıtarak tartışan Minho ve Jisung'un yanında yerini aldı.

Zaman.

Zamanla tüm strese sokan şeylerden kurtulacağım biliyorum.


Mesmerise » Hyunlix✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin