Ayaklarım beni Zeynep'in evine doğru götürdü. Canımın sıkıldığını fark ettiğimde Zeynep'i aramak istemiş ve onun da rızası olursa evine gelip, ziyaret etmek, onunla konuşmak için davranmıştım. O da sağ olsun kabul edince kendimi burada buldum.
Apartmanın kapısını ittirip içeri yavaşça girdim. Bana Ecem'i de çağırmak istediğini söylemişti telefondayken. Ona benim için sorun olmayacağını söylemiştim. Ecem, bana geç kalacağını mesaj atınca buraya kendi başıma geldim.
Asansörün gelmesini bekledim, aşağı yavaş yavaş iniyordu. Bu kata gelmesini sabırla bekleyip kapının açılmasıyla şaşırıp kaldım. Cahit tam karşımdaydı, tedirgin olsam da ona bakıp gülümsemeye çalıştım ama ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum. Cahit bana tepki vermedi ve selam verip hemen asansörden indi. Ona bir şey diyemedim, o ise hızlı adımlarla apartmandan çıkıp gitti.
Sıkıntıyla ofladığımda asansöre çoktan binmiştim, hemen Zeynep'in evinin bulunduğu kata basıp o kata çıkmak için bekledim.
Asansör beni kata getirdiğinde kapı açıldı ve çıktım. Zeynep beni kapıda karşıladı.
"Hoş geldin"
"Hoş buldum" deyip sarıldım, o da karşılık verdi tabii.
"Cahit, asansörde olduğunu söyleyince seni bekledim." diye açıkladı ama ben bir şey söylemedim.
"Geç şöyle" eliyle koridoru işaret etti ve oradan da salona geçtik.
"Yavaş yavaş sonbaharı da atlattık kışa doğru geçiyoruz." birkaç saniye sonra elinde yeleklerle geldi. "Ben biraz üşüyorum da sana getirdim, giymek istersen alabilirsin" koltuğun kenarına yelekleri koydu. Üstüne zaten yelek giyip gelmişti. Şu an üşümediğim için yeleklere dokunmadım.
"Ben çayları doldurup geliyorum, içersin diye düşündüm. Genelde hep kahve içerdik bugün değişiklik yapayım dedim."
"Bir sorun olmaz, içeriz tabii" o salondan çıkarken ben de etrafı inceledim. Evin dekorasyonunda herhangi bir farklılık yoktu, ev sade bir tarzdaydı. Gayet hoştu. En son geldiğimde baygın bir haldeydim ve evde Cahit olunca çok da odaklanamamıştım. Şimdi evi daha iyi bir gözle inceleyebiliyordum.
Şunu söylemeliyim ki Zeynep'in evi benim evimden katbekat daha güzeldi. Bir kere o modadan anlıyordu ve hem evinde hem kıyafet seçimlerinde bunu kesinlikle belli ediyordu. Ona o yüzden hayran kalmamak elde değildi.
Evin boyası bej rengindeydi, koltuklar genellikle krem tonlarda ve eski tipteydi. Yukarıya baktığımda avize beni şaşırttı; parıltılı, dökümlü ve genişti. Ortamda, duvarda asılı duran oda spreyinden dolayı ferah bir koku vardı, evin verdiği enerji pek iyiydi. Bana da yansıyarak gülümsememe neden oldu.
"Çaylar geldi" Kapıdan girdiğinde ilk çayları sonra da hemen mutfağa gidip tabağa koyduğu ev yapımı kekleri getirdi, her şeyi hazırladığına ikna olunca yanıma oturdu.
"Nasıl gidiyor?"
"Her zaman olduğu gibi işte. Bu arada gelmemi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Çok mutlu ettin beni." başını iki yana sallayıp "lafı olmaz keyfini çıkar" dedi.
Çaylarımızdan yudumladık, kekler çok taze görünüyordu. Dilim dilim kesmişti, bir tanesini elime alıp bir ısırık aldım. Uzun zamandır yememiştim, özlediğimi fark ettim. Ben ısırıklar almaya devam ederken o ise günlük hayattan ve şirketteki bazı komik anlardan bahsetti. Bazen şirkete gidiyor bazen de evine geliyor dinleniyordu. Ecem de Zeynep de aynı ben gibi üniversiteyi bitirmişlerdi. Zeynep'in işi hazır olduğunda direkt şirkete geçmişti. Ecem'in ise çok çalışmak için hırsı yoktu. Aile evinde rahat olduğunu söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boş Sayfa
Novela JuvenilÖzgü Işıldan, hayatıyla ilgili bazı sorunları çözmek ve bunları çözerken de kendini değiştirmek ister. Yolu bir şekilde Dr. Açılay Kayı ile kesiştiğinde yapması gereken tek şey; Açılay Hanım'a kendini teslim edip, hayatına renk katabilmesi için onun...