15. Bölüm: Affedilen Taraf

26.6K 2.2K 1.3K
                                    

"Benden hiç özür dilemedin."

𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱

Yalnız uyandığım soğuk yatakta bir süredir boş boş uzanırken günün geri kalanının can sıkıcı olacağının sinyallerini pencereye çarpan sert, öfkeli yağmur damlalarıyla alıyordum. O yağmur damlaları huzursuzluğumun katlanarak çoğalmasına sebep oluyor, olmayan enerjimi sömürüyordu.

Karman çorman olmuş saçlarımla yarışır zihnim henüz bulanıkken uykulu gözlerimle yatağın boş tarafına baktım. Derin, sıkıntılı bir nefes alırken evlendikten sonra ne kadar değiştiğimi fark ettim.

Yalnız olmayı kalabalığa her zaman tercih eden ben, yalnız olmaktan iyice nefret eder hâle gelmiştim. Üstelik bunu kendi ellerimle yapıyor olduğum gerçeği beni feci şekilde rahatsız ediyordu. Günlerdir hem kendime hem de Sancar'a eziyet ediyordum.

Haklıydım, sonuna kadar haklıydım hem de ancak haklı olmak hiç de eğlenceli değildi. Haksız olan taraf olup kendimi Sancar'a affettirmek için peşine takılmak istiyordum mesela. Çünkü Sancar ne kadar gururlu olursa olsun bana dayanamaz, çok kısa bir sürede affederdi. Biraz kızar ama sırnaşmamla yelkenleri suya indirirdi.

Ben aynısını yapmayı beceremiyordum. Kalbimi kıran kişi sevdiğim olunca öyle hemen affedemezdim. Bir de bu kişi en sevdiğim olduğunda işler daha kötü oluyordu.

"Bari ben uyanana kadar bekleseydin," diye söylendim ayaklarımın altında tortop olmuş yorganı tekmeleyerek. Uyurken bir ara telefonu çalmış, bir noktada ciddi ciddi kıskanmaya başlamaktan korktuğum Ali onu iş için çağırmıştı. Sancar ne kadar isteksiz olsa da gitmişti.

İsteksiz olduğuna emindim çünkü telefonu kapattıktan sonra belime sardığı koluyla beni iyice kendine çekmiş, sırtım göğsüne yapıştığında omuzuma dudaklarını bastırıp "Burada kalmak istiyorum," diye homurdanmıştı. Ben uykulu uykulu saçma bir şeyler mırıldandığımda yüzünü boynuma gömüp gülüşünü orada gizlemişti. Beni uyandırmamaya çalışmıştı ama hemen de gidememişti. O an uykulu olduğumdan rahatça yakamayan ateş hatırladıkça bedenimde gezinmeye başladığında elim boynuma, öptüğü, dişleriyle çekiştirdiği yere gitti.

Beni özlediğini her hareketiyle belli ediyordu. Üstelik bunu o kadar kontrolsüzce yapıyordu ki...

Telefon çalmaya başladığında kocamı düşünürken kendimden geçtiğimi birileri izliyormuşçasına irkilip yatakta doğruldum. Yukarı çıkmış geceliğimi çekiştirirken bacaklarımda gezinen elini düşünmemek için kendimi dövmeye razıydım.

Komodinin üstünde duran, Sancar'ın ne zaman aldığını bilmediğim ama gitmeden önce verdiği, yedeklemeyi henüz yaptığım telefonumu alıp kimin aradığına baktım. Beni hep uygunsuz zamanlarda arayan ablam yine tam zamanında aramıştı. "Efendim abla?" dedim çağrıyı kabul edip telefonu kulağıma yaslarken.

"Seni evlendikten sonra ne zaman arasam nefes nefese oluyorsun," diyerek güldüğünde bacağımı çimdikledim kendimi cezalandırma amacıyla.

"Her zaman değil," diye karşılık verdim sakinleşmeye çalışırken. İlk iki haftada evet ancak sonrasında?

İyice yoldan sapmıştım.

"Hayır yani çok erken saatte ya da çok geç bir saatte de aramıyorum ki patavatsızlık yaptığımı düşüneyim. Hoş, çocuklar olmadan işler daha farklı yürüyordu. Aklımdan çıkmış." Ne yazık ki haklıydı. Hiçbir zaman normal olmayan saatlerde aramıyordu hatta buna herkesten çok dikkat ediyordu ancak Sancar'la normal olan bir saatimiz yoktu. En azından ilk iki hafta yoktu.

SÜRGÜN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin