2. Bölüm: İki Ayrı Ev, Bir Karı Koca

53.6K 4K 1.3K
                                    

"Yıktım mı sendeki yerimi?"

𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱

Beni kaybolmamdan korkar gibi sımsıkı sararken transa geçmiş gibi hep aynı cümleyi fısıldıyordu.

Şükürler olsun, şükürler olsun...

Beş gün boyunca aklı çıkmış olmalıydı. Nerede, nasıl olduğumdan habersiz; başıma bir şey gelip gelmediğini bilmeden beni aramıştı. Çok fazla uyumadığı belliydi, sarılmadan önce gözlerinin akındaki kızıl çizgileri görme fırsatım olmuştu.

Nihayet beni yakalamıştı ve bırakmak istemiyordu.

Burnunu saçlarımın arasına gömdü, orada nefeslendi. Güçlü kolları zayıf bedenime sarılmış, yüzümü boynuna saklamıştı. Kısacık zamanda bağımlısı olduğum kokusu içime dolarken uzaklaşmaya çalışmak çok zordu. Yine de uğraştım.

Ellerimi belinin yanlarına koyup onu ittim. "Bırak beni," diye söylenirken dudaklarım soğuk boynuna sürtündü. Ona bu kadar yakın olmak beni zayıflatıyor, işe yaramaz hâle getiriyordu. "Sancar bırak!" dedim öfkeyle.

Aramızda biraz mesafe olsa, birazcık, göğsünü yumruklar, daha iyisi tekme atabilirdim ama yoktu. Çırpınmalarım boşunaydı, bırakmadığı sürece uzaklaşmam neredeyse imkânsızdı.

Sonunda çabam onu kafasındaki düşüncelerden ve benden uzaklaştırmaya yetti. Fısıldamayı bırakıp kollarını gevşetti. Fırsatı kaçırmayıp hemen aramıza birkaç adımlık mesafe bırakacak kadar geriye gittim. Başımı dik tutup kapanmak için benimle aşık atan gözlerime kızarken Sancar'ın kaşlarını çatmasına anlam veremedim. Bunu yapması gereken kişi o değildi. Ben de kaşlarımı çatıp meydan okudum.

"Sen hasta mısın?" diye sordu, sesi buz gibi çıkmıştı. Şimdi anlaşılmıştı karın ağrısı.

"Seni ilgilendirmez," diye hamurdandım. Sesimin biraz bile kısık olması Sancar'ın sinirini ele avuca sığamayacak hale getirdi, mavilerinde yanan ateş zaten üşüyen bedenimi titretti.

"Ne diyorsun karıcığım?" Son kelimeye apaçık bir alay eklemişti. "Senin hasta olman beni ilgilendirmiyor mu?" Kesin bir ifadeyle başımı salladım. Sancar siniri bozulmuş gibi gülerek elini kaldırıp kısa, kahverengiye çalan sarı saçlarının arasından geçirdi. Elinde sargı vardı.

Gözlerim kocaman açıldı, ona yaklaştım. "Eline ne oldu?" Yaralı olduğunu görmek öfkemi bir köşeye atmama sebep olmuştu. Eline dokunmak için uzandım ama Sancar öyle bir baktı ki cesaret edemedim. "Seni ilgilendirmez," diyerek sözlerimi bana aynı şekilde iletti.

Aklıma telefonla konuşurken teyzemin kırdığı bardak geldi. Sancar'ın elindeki sargıya bakılırsa bardağı kıran kişi teyzem değildi. Nerede olduğumu böyle öğrenmişti. Teyzeme kızamadım, Sancar'ın yanına gittiği sırada aramam onun suçu değildi.

Neler söylediğimi düşündüm. Sancar'ı öfkelendiren şey neydi? Evliliğin aşkı öldürdüğünü söyledikten sonra kırılmıştı bardak. Bu muydu? Ona âşık olmamam mı bardağı avucunun içinde parçalamasına sebep olmuştu?

Bana söylediklerinden sonra bunu yapmaya hakkı yoktu.

"Neden geldin?" diye sordum öfkeyle. Beni nasıl bulduğunu sormam zaman kaybı olurdu. Gözlerim sık sık eline kayarken öfkemi sabit tutmak için ihtiyacım olan motivasyonu kaybediyordum. Canı çok yanıyor muydu?

"Bunu ciddi ciddi soruyor musun?" dedi Sancar hayretle. "Beş gündür bu deliğe tıkanmış kendine ağlayarak eziyet ederken ne durumda olduğumu düşündün mü hiç?"

SÜRGÜN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin