4. Bölüm: Ko(ca)mşu

46.1K 3.4K 817
                                    

"Sana ihtiyacım yok."

𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱

Sancar'a gitmesini söylediğimde sözümü bu kadar ciddiye alacağını düşünmemiştim. Bir gece rahat bırakıp sabah erkenden kapıma dayanır diye düşünmüştüm ama şimdi, onun ne sesini duyduğum ne de yüzünü gördüğüm üçüncü güne uyanıyordum.

O gece henüz tam iyileşmediğim için teyzemi yanıma getirmiş ve hiç kıyafeti olmamasını fırsata dönüştürüp kapıya gelmişti ama bana yaklaşmasına izin vermeyip ondan kaçmıştım ve birkaç parça kıyafetini alıp gitmişti.

Hâlâ kokusunu barındıran yastığına burnumu yaslayıp derin bir nefes aldım. "Hayvanlar hayvanı," diye homurdandım, sesim yastıkta boğuldu. "Sözümü dinleyecek başka zaman bulamadın mı?"

Hadi ben onun yastığıyla kendimi avutuyordum peki ya o? Evinde bana ait hiçbir şey yoktu, iki gündür hiç mi özlememişti? Dahası eve de gelmiyordu ki! Yoktu, ortalıktan kaybolmuştu. Sabahtan akşama kadar kapıda nöbet tutmuştum gelirse tesadüfen kapıyı açıp yüzünü görmek için ama gelmemişti. Geliyorsa da gecenin bilmem kaçında geliyordu.

Nasıl yeni evliydik? Millet bir dakika birbirlerinden ayrılmıyordu, biz ayrı kalmakla yetinmeyip evleri ayırmıştık!

Yorganımı tekmeleye tekmeleye üstümden atıp ayağa kalktım. İpek, mavi geceliğimin düşen askısını düzeltirken banyoya yürüdüm.

Teyzem dün akşam hastaneye gitmişti. Hemşireydi, nöbete gitmesi gerekiyordu. Oradan evine geçecekti çünkü iyileşmiştim. Kaldığı zaman boyunca benimle döve döve ilgilenmişti. Sancar'ın barışma çabalarına karşılık vermediğim için kızıyordu.

Önce kendine bakmalıydı. Amcamla yani eski eşiyle ayrılma sebebi ilgisizlikti. Adam polisti, teyzem mesleğinden nefret ediyordu. Teyzeme vakit ayıramıyordu. Onun eve yaralı bir şekilde gelmesine, onunla ilgilenirken canının yandığını görmeye dayanamayıp ayrılmıştı. Amcama hâlâ deliler gibi âşıktı ama işte o aşkı yetmemişti.

Benden nasıl alttan almamı bekliyordu? Sancar iki haftalık evlilikte beni kapının önüne koymuştu. Tamam, tam olarak böyle değildi ama pek bir fark yoktu.

Banyodan çıkıp dün gece uyku sersemiyken bir yerlere fırlattığım kıyafetleri aradım. Onları katlanmış bir şekilde dolapta görünce kaşlarım kalktı. Hangi ara katladığımı hatırlamıyordum.

"Yok, bana evde kalmak yaramıyor," diye mırıldandım. Bir aylık tatilim vardı, tüm planlarımı ona göre ayarlamıştım ama yalnız kalkmak boğuyordu. Artık teyzem de gittiğine göre evde kalmak için hiçbir sebebim yoktu. Danışanlarımla ilgilenmeye ne kadar erken başlarsam o kadar iyiydi, telefon görüşmeleri onların nasıl olduğunu anlamam için yeterli değildi.

Geceliği çıkarttığımda aynadaki yansımama gözüm kaydı. Gözlerim büyürken belimin iki yanına koydum ellerimi, oradaki eti çekiştirip sıkıntıyla inledim. Kilo almıştım.

"Kutu kutu dondurmaları yedikten sonra ne olmasını bekliyordun?" diye kızdım kendime. Üstüne bir de bu iki gün teyzem yedirmişti de yedirmişti. Öyle yiyip yiyip kilo almayan kızlardan olacak kadar şanslı değildim. Yersem kilo alıyordum, az yediğim ve spor yaptığım için iyi görünüyordum ama evlendiğimden beri spor yapmamıştım.

Gerek olmamıştı.

Ani bir kararla koşu kıyafetleri giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Boynumda taşıdığım alyansımla oynarken telefonumu yastığın altından aldım. Yatağı toplamaya niyetlensem de üşenip, sonra yapacağıma söz vererek odadan çıktım. Mutfaktaki bulaşıkları görmemek için yanıma su şişesi almadım. Spor ayakkabılarımı ayaklarıma geçirip kapının kartıyla birlikte çıktım.

SÜRGÜN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin