14. Bölüm: Evlilikte Bazı Haklar

35.8K 2.5K 763
                                    

"Seni kaçırıyorum."

𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱𓆱

Ali ofise geldiğinde Şeyda'yı sıkıntıyla ofisin içinde dönüp dolaşırken buldu. Şeyda onu gördüğünde duraksamak yerine adımlarını hızlandırdı ve hızla önüne dikildi. Ali'nin uzun boyunu hiç umursamadan diklenecekti ki sağ gözünün çevresini süsleyen morluğu fark etti. Anaç yapısı gereksiz bir şekilde ön plana çıktı: "Çok acıyor mu?" diye sorup elini yüzüne uzatması bir oldu.

Ali şaşkınlıkla gözlerini araladı. Sağ gözünü pek aralayamamıştı ama şu an önemli değildi. Şeyda'nın küçücük parmaklarının uçları yanağına, gözünün hemen altına dokundu, nefesini tuttu.

İlk defa bir kadın ona dokunuyordu. Bebekken birileri dokunmuş muydu bilmiyordu ama hatırladığı en eski anılarından bu yana hiçbir kadın ona dokunmamıştı.

Bu dokunuş uzun sürmedi. Şeyda ne yaptığını farkına varınca hızla elini çekti. "Duru abla nerede?" diye sordu az önce hiçbir şey olmamış gibi. "Ona bir şey mi yaptın?"

Kendine gelmesi uzun sürdü. Şeyda aynı soruları tekrar tekrar sordu, sonunda gövdesini dürttü. "Sana diyorum!"

Ali başını ağır ağır aşağı eğdi, önce kızın pürüzsüz yüzüne sonra da göğsünü dürttüğü işaret parmağına baktı. Şeyda bakışlarını yanlış anlayıp, hafiften tırsarak uzaklaştı ondan.

Ali boğazını yalandan bir öksürükle temizledi. "Yenge iyi," dedi aceleyle. Kızın kendisinden korktuğunu fark edip telaşlanmıştı. "Sancar abinin yanında şu an, güvende."

"Neden telefonu kapalı?" Şeyda emin olamayarak bir adım daha geriledi. Tek görgü tanığı olduğu için bir şey yapmaya gelmiş olabilir miydi? Polisi aramadığı için kendine kızdı, ne kadar salaktı!

"Öyle olması gerekti," dedi sesine duygu kırıntıları eklemeyi reddederek. "Hazırlan, seni evine bırakacağım."

"Pardon?" Ali ona doğru bir adım attığı için hızla ellerini yumruk hâline getirdi, kollarını büküp havaya kaldırdı ve bir bacağını da geriye attı. "Yaklaşma!" diye bağırdı ama sesi titriyordu. "Abilerim yıllar boyunca bana dövüşmeyi öğretti. Pestilini çıkarırım!" Yalandı hepsi, iki ablası vardı en başta. Abi de neydi?

Ali amatör bir şekilde savunma yapan kıza bakıp onu tekrar etti. Aynı onun kadar amatör davrandı. Başını omzuna doğru eğdi, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Benimkiler de bana öğretti," dedi normal bir şey yapıyormuş gibi. "Kim daha iyi öğrenmiş test edelim mi?"

Şeyda ciddiyetle Ali'yi baştan ayağa inceledi. Kaslıydı, uzun boyluydu. Bir vursa sittinsene kendine gelemezdi. Dünyası şaşardı. "Hiç gerek yok," diyerek ellerini indirdi. Ali'nin hafifçe güldüğünü görmezden geldi. "Beni eve bırakmana da gerek yok, yolu biliyorum."

"Güzel," dedi, duruşunu onunla aynı anda düzeltmişti. "Bana tarif edersin."

"Gelmeyeceğim kardeşim," diye inat etti Şeyda. Kaşlarını çatmıştı, içinden bildiği tüm duaları okuyordu. "İşin gücün yok mu senin? Rahat bırak beni."

Ali dilini dişlerinin arasına sıkıştırırken sabır diledi. "Hadi uğraştırma beni." Şeyda daha çok kaşlarını çattığında Ali cebine koyduğu kağıdı anımsadı. Duru'nun ne yazdığına bakmamıştı ama iyi şeyler yazdığını umuyordu. Kağıdı ondan sinsi sinsi uzaklaşan kıza uzattı. Sanki saatli bomba uzatmış gibi bir tepkiyle karşılaşınca şaşırmadan edemedi.

Bu kız onu gerçekten şaşırtıyordu.

Şeyda ikiye katlanmış kağıdı dikkatle açtı. Duru'nun el yazısını anında tanıdı, içi rahatlarken yazılanlara dikkat kesildi.

SÜRGÜN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin