28. BÖLÜM

221 52 35
                                    


Tüm gözyaşlarımı serdim sahneye ,
Buyrun dedim doya doya izleyin...

~ZEHRA ERTEN~

Uzun bir sürenin ardından gözümün hiç tutmadığı o sıska adam tekrar geldi ve elindeki bandajla ne yapmak istediğini anladım. Hiç direnmeden ayaklanıp gözlerimin bağlanmasını bekledim. Sert ve kaba bir şekilde gözlerimi bağladı ve beni hücreden çıkardı.

"Hay aksi!. Bak güzel kız ellerini bağlamak için ip getirmeyi unutmuşum umarım bir saçmalık yapmazsın"

"Ortada bir saçmalık yapan biri varsa o da sizlersiniz. Bana saçmalıktan bahsetme!"

"Bunu bana değil patrona söyle küçük hanım" yaşının 30-35 civarında olduğunu tahmin ettiğim bu çelimsiz adam her seferinde bana küçük hanım diyordu ve bu beni deli ediyordu. Asıl küçük olan oydu yaş olarak değil akıl olarak beyni küçüktü. Ve ben bunu tabiki içimde tutamayıp ona da söyledim.

"Birincisi artık bana küçük hanım demeyi bırakın çünkü bu gerçekten hiç hoşuma gitmiyor. İkincisi küçük olan ben değil sizin o işe yaramaz bir pislik için çalışan beyniniz bayım. "

Evet ağzım yeri geldiğinde iyi laf yapıyordu ama bu yaşıma kadar hiç kimseye saygısızlık yapmamıştım. Ama bunlar başkaydı. Bizi perişan eden bu pislikler her türlü kötülüğü hal ediyorlardı benim sözlerim bir hiçti.

"Saygısız şeytan! Seni şurada öldürebilirdim dua et patrona"

"Merak etme senin şu bakteri patronuna sen her 'dua edin patrona' dediğin zaman dua ediyoruz. Ve emin ol o dualarımı bir gün onun yüzüne tüküre tüküre söyleyeceğim." Söylediklerim artık onu sinir etmiş olmalı ki dizime geçirdiği tekme yere düşmesem de sendelenmeme neden oldu.

Susup yürümeye başladım. O soğuk odaya yaklaştığımızı onun durmasından anladım. Ve hızla gözlerimde ki bandajı çıkartıp onun gözlerine fırlattım. Bu benim son şansımdı. Gece gibi Elif'in de ölmesine izin vermezdim. Benim sorumlu olduğum bu işi öğrenmek zorundaydım. O daha yanan gözlerini açmaya çalışırken ben bir hışımla ayağına sert bir tekme attım.

"Bu da az önceki intikamım seni çelimsiz şeytan." Bana söylediği şeytan kelimesini de unutmamıştım.

Daha sonra karanlıkta zar zor gördüğüm iki üç adım uzaklıkta olan demirleri almayı hedefledim. Ne işi vardı bunların burada? Aman neyse ne benim için koyduklarını düşünmem tebessüm etmemi sağlamıştı. Hemen kafamı toplayıp demirlere doğru koşmaya başladım ki hemen kolumdan sertçe tutup beni geriye itti. "Çok oldun artık sen" buradan çıkar çıkmaz daha çok yemek yiyip kilo alacağıma söz verdim. Çünkü bu pislik beni her seferinde itip güçsüz düşürüyordu.

Suratıma bir tokat yemem ile neye uğradığımı şaşırdım. Ağzıma gelen kan tadıyla daha çok sinirlendim veGece'den öğrendiğim taktik sayesinde karşımdaki adamın çene kemiğine sert bir yumruk indirip kafasının sarsılmasını sağladım. Yumruğum ile yaramış olacak ki o kafasını tutarken bunu fırsat bilip hemen demirlere koştum. Demirlerden bir tanesini tuttuğum gibi tüm hıncımla adama yürüdüm ve kafasına elimdeki demir sopayı sertçe indirdim.

Acımasız olmak zorundaydım. Onlar gibilere sert olmak benim yapmam gereken bir sorumluluk gibiydi. Her ne kadar amcam ve yengeme bunu yapamayacak olsam da.

Yere yığılan adamı izlemeyi bırakıp hemen yan tarafımda olan odaya girdim. Neyse ki şansım yaver gidiyordu içeride kimse yoktu. Gözüme ilk çarpan tam ortada duran ameliyathane yatağı oldu. Onun hemen yanında da küçük bir çekmece ve üzerinde bir sürü ince kare kutular duruyordu. Kafamı kaldırdığımda dört tane kapı olduğunu gördüm. İlkinde bakım odası yazıyordu. En sonda da Dr. Güral yazıyordu. Sanırım bu intihar eden doktorun odasıydı. Nedenini çok merak etsem de şimdi onu bir kenara atıp ortada duran son iki kapıya baktım. Koruma 1 ve koruma 2 yazıyordu. Yavaş yavaş ilerledim. Ben ilerledikçe adımlarım hızlanıyordu. Kalp atışlarım adımlarımın hızını da geçiyordu.

Küçük bir dondurucu gözüme çarptı odanın parlaklığında. İçerisi çok aydınlıktı. Ürkütücü bir yer olduğunu bilmesem ışıl ışıl çok güzel bir yer diye överdim. Hızlı hızlı adımlarla küçük buzdolabına yanaştım. Dizlerimin üzerine çöktüm ve kapağını açtım.

Açar açmaz bir çığlık koptu dudaklarımdan. Ağzımı kapattım ve geriye doğru yığıldım. Dona kalmıştım yerimden teprenemiyordum. Gördüklerim buradan kaçmama neden olmak üzereydi. Ama yapamazdım, kurtarmam gereken bir arkadaşım vardı. Kendime gelmek için yüzümü tokatladım ama gelemedim.

Daha çok geriye gidip kafamı dizlerimde birleştirdim ve sessiz sessiz ağlamaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Daha çok geriye gidip kafamı dizlerimde birleştirdim ve sessiz sessiz ağlamaya başladım. Karşımda yaklaşık on tane kesilmiş yüz vardı ve ben tüm bu yüzlerin benim yüzümden kesilmesini düşünüp ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.

Herşey artık gün yüzüne çıkmıştı. Bu mafyalar önce zevkleri için dövüp sonra yüzlerini eski hallerine getiriyorlar daha sonra öldürüp yüzlerini bu oda da doktor tarafından kestiriyorlar ve sonra yüz nakli için satıyorlar. Bunun başka bir açıklaması yoktu.

Nasıl bir canilik vicdansızlıktır bu. Bu insanlar şimdiye kadar nasıl olur da polise yakalanmazlar, peki ya aileleri nasıl şimdiye kadar sessiz kaldılar? Belki de tehdit edilmiştirler. Dolabın kapağını daha fazla dayanamayıp kapatacağım sırada ayak sesleri duydum. Hemen kendimi bir odaya attım. Midem o kadar bulanıyordu ki buraya kusmamak için adeta midem ile savaşıyordum.

Yere çöküp girdiğim odayı inceledim. Bir yataktan başka hiç bir şey yoktu. Odayı incelemeyi bırakıp döndüm ve kapı deliğinden gelen kişiye baktım. İri yarılı adamın içeriye girdiğini gördüm. Önce etrafa ve sonra yüzlerin kesilip koyulduğu o dolaba baktı. Kapağın açık olduğunu gördüm aceleden kapatmayı unutmuştum. Umarım buradan hemen çıkıp giderdi.

Allah kahretmesin ki bir aptallık daha yaptığımı hatırladım. Kafasına vurduğum çelimsiz korumayı olduğu yerde bırakmıştım. Ve bu adam onu görmüştü. Ne yapacaktım bir de taşıyacak mıydım? Aman kimse basmasın garibime. Hadi ama ondan ölümüne nefret ediyorum. Hepsinden.

Hadi bakalım Erva şimdi bununla başa çık. Evet adam şuan bana doğru geliyordu belki de onun odasıydı ve dinlenmek istiyordu. 'hadi ama Erva kendini kandırma' içsesimi susturan az önce arkamdan gelen ince bir iniltiydi. Yerimden sıçrayıp neye korkacağımı şaşırmıştım. Ses yatağın altından gelmişti.

Yatağa doğru emekledim. Ve tam örtüyü kaldırıp sesin kaynağına bakacağım sırada adam içeri girdi. Bravo bana şimdi ne olacaktı? Bu adam beni tek eliyle uçururdu.

~~~~~BÖLÜM SONU~~~~~

⭐⭐⭐(OY İÇİN TIKLA)

👇

Okunma sayısı arttıkça oy sayım azalıyor kimse oy vermemeye başladı. Lütfen okuyorsanız oy da verin çünkü gerçekten yazmak için çok uğraşıyorum zamanım çok fazla gidiyor ve benim kazanmam gereken bir üniversite var !
Tüm bunlara rağmen istek üzerine yazıyorum ama oy veren olmuyor. Elinize yapışmaz küçük bir tıklama. Umarım oyunuzu eksik etmezsiniz. ⭐⭐ 🖤🖤🖤🖤

ERVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin