Çalan telefon sesiyle gözlerini yavaşça aralamak zorunda kaldı. Şu olayı yaşamaktan ciddi anlamda nefret ediyordu. Sabahın köründe bir insanı aramak nereden akla gelirdi ki?
Söylenerek elini komodininin üzerinde gezdirdi. Telefonunu bulduğunda bıkkınlıkla kimin aradığına baktı ve birden ayaklandı.
Ünlü bir stilist ve Lisa'nın arkadaşı olan Jackson Wang arıyordu. Bunun iki haftadır beklediği iş için olduğunu düşünüyordu ve heyecandan ne yapacağını şaşırmıştı.
Derin bir nefes alıp sakinleşti ve daha fazla bekletmeden telefonu açtı.
"Alo?"
"Lisa, selam." diyen Jackson'ın keyifli sesi kulağına geldiğinde gülümsedi.
"Selam."
"Seni sabahın erken vakitlerinde rahatsız etmek istememiştim aslında ama seni şu modellik işi hakkında konuşmak için aradım. Hani şu Kore'nin en önemli dergilerinden olan dergi için. Hatırladın mı?" diye soran Jackson'a hevesle başını salladı. Fakat onun bunu göremeyeceğini hatırladığında "Hatırladım." diyerek cevap verdi.
"O iş tamamdır! Zaten ünlü bir modelsin ve dergiler senin için havada kapmaca oynuyorlar. Tabii ki ülkede sevilen bir model olan seni kapak kızı yapmak istiyorlar."
Jackson, fotoğraf çekimi için onunla irtibata geçeceklerini söyleyip telefonu kapattığında Lisa yatağında zıplayarak dans etmeye başladı.
Evet, ünlü bir modeldi ama bu dergiye poz vermeyi çok istiyordu ve istediğini de elde etmişti. Mutluluktan dört köşe olmuştu resmen, havalara uçacaktı.
Yataktan aceleyle kalkıp güzel bir duş aldı ve giyinip odasından ayrıldı. Odasından aşağı inerken Bayan Park ile karşılaştığında ona kocaman samimi bir şekilde sarıldı.
"Hayırdır kızım, ne bu neşe?"
Annesinden biraz daha yaşlı, ellilerinin ortalarındaki kadına ağzı kulaklarında cevap verdi.
"İstediğim işi kaptım hayatım, neşem buradan geliyor." deyip yanağına sulu bir öpücük kondurdu.
Sonra hızla merdivenlerden indi ve bahçenin yolunu tuttu. İlk başta çiçeklerini ziyaret etmeliydi, sonra da arkadaşlarıyla buluşacaktı.
"Günaydın!" diyerek bahçeye giriş yaptığında kendini bir an deli gibi hissetmişti. İçinden bu düşüncesine güldü ve sulama kabını aldı ve çiçekleri sulamaya başladı.
"Kendi türünle bu kadar güzel ilgilenmen ne güzel.."
Her zamanki tanıdık sesle arkasını döndü. Normalde göz devirir ve onu terslerdi ama bugün çok mutluydu ve bunun değişmesine izin verecek bir harekette bulunmayacaktı.
"Ben de tam 'Taehyung nerede kaldı?' diyordum türdeşlerime." diyerek Taehyung'a baktı.
Taehyung, Lisa'nın, komplimanına cevap vermesiyle küçük bir şaşkınlığa uğrasa da bozuntuya vermeden devam etti.
"Türdeşlerin senin olduğun her yere mıknatıs gibi çekildiğim için gelmemek gibi bir şansım olmadığını söylediler mi sana?" dedi ellerini bahçe kapısının demirlerine dayayıp öne doğru eğilerek.
Lisa'nın yüzünde istemsizce bir gülücük belirdiğinde Taehyung'un yüzündeki gülümseme biraz daha büyüdü.
"Sana iltifat etmemi ve peşinden koşmamı seviyorsun değil mi? Hadi itiraf et."
Lisa, her zamanki gibi gözlerini devirirken sulama kabını yere koyup Taehyung'un yanına doğru ilerledi.
"Sana da iki yüz vermeye gelmiyor be Taehyung." dedi, kollarını önüne toplayıp Taehyung'un karşısına geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want to be your love
FanfictionLalisa'yı sevmek nefes almak demekti. Taehyung ömrünün uzun olacağına inanıyordu. taelice | ff #1taelisa|160623 #2lalisa|160623