0.1

473 44 14
                                    

Lisa, alarmının sesiyle uyanmıştı. Yattığı yerde gerneşerek kendine gelmeyi bekledi ve tam anlamıyla uyandığında ayaklandı.

Yarın annesinin doğum günüydü. Babası yurtdışında olmak zorundaydı ve annesinin babasını özlediğini çok iyi biliyordu.
Bu yüzden onunla çok güzel bir gün geçirip onu babasının yanına Los Angeles'a yollamaya karar vermişti.

Hemen bir duş aldı ve tamamıyla kendine geldi. Sonra üzerine siyah dökümlü bir kazak ve siyah pileli mini bir etek giydi. Kumral saçlarını kurutup kahküllerini de özenle taradıktan sonra hazırdı.

Odasından çıktı ve annesine bakındı.

Dün ona bugün beraber vakit geçirmek istediğini söylemişti. Bir yere çıkmamış olmalıydı.

"Anne!"

Büyük evlerinin içinde annesini aramak hiç kolay değildi. Aklına aslında ilk başta gelmesi gereken şey gelip evin çalışanlarından birine annesinin nerede olduğunu sordu.

"Anneniz bahçede çiçekler ile ilgileniyordu, Lisa Hanım." diyen kadına teşekkür edip bahçenin yolunu tuttu.

Kırk dört yaşındaki annesi o kadar genç ve o kadar güzel bir kadındı ki genellikle insanlar onu otuzlarında sanardı.

Bugün kırk dördündeki son günüydü ve siyah crop üstüne giydiği bahçıvan tulumu ve öylesine bir topuz yaptığı siyah saçları ile yine yaşından oldukça genç gösterdiği kesindi.

"Anne." diyerek yanına yaklaştı Lisa.

Annesi gülümseyerek kızına baktı. "Lisa?"

Lisa, annesinin omzuna kolunu atarak yandan bir bakış attı.

"Bugününüzü bana ayırdığınızı zannediyordum, genç bayan." dediğinde annesi kıkırdadı.

"Genç bayanlığım mı kaldı be kızım? Kırk beşimi dolduracağım yarın."

Annesinin surat asarak söylediği şeyleri şiddetle reddetti.

"Saçmalamaz mısın canım? Sen yirmilik kızlara -bunların içinde ben de bulunmaktayım- taş çıkartırsın be! Şu güzelliğe, şu tatlılığa bak!" diyerek yanaklarını sıkarken annesinin kahkaha atmasına neden oluyordu.

Biraz daha oldukları yerde gülüştükten sonra Lisa esas olaya sonunda gelebilmişti.

"E hadi, hazırlan da sana dünyada kimsenin yaşayamayacağı bir gezi yaşatayım. Zira içinde benim bulunduğum geziler nadir kişiler içindir." deyip göz kırptığında annesi kıkırdayıp hazırlanmaya gitti.

Lisa da annesini beklerken çiçeklerle ilgilenmeye karar vermişti. Özellikle papatyalara ayrı bir ilgi duyuyordu ve onlarla çiçek bakımı konusunda daha çok ilgileniyordu.

Yere çömelip sessizce fısıldadı.

"Aramızda kalsın, siz her zaman benim bir numaram olacaksınız." dedi samimiyetle.

Gülerek tekrar yerden kalktığında, Acaba diğerleri duymuş mudur, diye düşünüp seslice konuştu.

"Tabii ki her çiçek türü çok güzeldir!"

"Özellikle adı Lalisa olan."

Aşina olduğu kalın bir ses kulağına geldiğinde kaşlarını çatarak bahçe kapısının gerisine baktı.

Taehyung, banyodan çıktığını belli edercesine ıslak bir şekilde alnına dökülmüş siyah saçları, gri eşofman altı ve üzerine giydiği sporcu atletiyle kollarını kendi bahçe kapılarına dayamış bir şekilde Lisa'yı izliyordu.

i want to be your loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin