0.6

231 41 36
                                    

"Demek Paris'e uçuyorsun ha? Yokluğumu fırsat bildin değil mi?"

Lisa kıkırdayıp "Hayır, tabii ki." dedi annesine. "Dergi çekimim için gideceğimi biliyorsun."

Lisa sabah erkenden kalkmış, seyaheti için bavulunu hazırlamaya koyulmuştu. Annesine de haber vermeyi unutmamıştı tabi. Ancak annesine bir dergi çekimi için gittiğini söylese de hangi dergi çekimine gittiğinden bahsetmemişti.

"Biliyorum. Sadece seni özledim."

Lisa da özlemişti. Hem de çok özlemişti ama tatilini uzatmak isteyen annesiydi ve anne ile babası görüşmeyeli uzun zaman oluyordu.

"Anneciğim bak lütfen duygusal olmayalım tamam mı? Birazdan çıkmam gerekecek ve ağlamak istemiyorum, lütfen."

"Tamam kızım. Hadi sen hazırlan madem, geç kalırsın sonra. Hızlı ol."

Annesinin uyarısıyla saate bakıp gerçekten vaktin yaklaştığını gördüğünde "Anne şimdi kapatmam lazım benim. Geç kalacağım gerçekten. Görüşürüz hadi." dedi ve annesiyle vedalaşıp kapattılar.

Lisa bavulunu ve çantasını alıp aceleyle aşağı indiğinde şoförün de bahçede hazır beklediğini gördü ve koşarak yanına ilerledi.

Şoför ona arabanın kapısını açtığında bindi. Gözleri istemeden de olsa Taehyung'un eviyle kesişmişti. Onu gitmeden son bir kez görmek isterdi aslında ama ortalada gözükmüyordu.

Böyle daha iyi, diye düşündü. Hem gözden uzak olan gönülden de uzak olur.

Evden ayrıldılar ve biraz sonra havaalanına varmışlardı.

Havaalanının girişinde beraber gidecekli görevli onu bekliyordu. Şoförün indirdiği bavulu ve çantaları alan görevli gülümseyerek Lisa'ya selam verdiğinde Lisa da ona aynı şekilde karşılık vermişti.

"Uçağınız birazdan kalkacak. İşlemleri bir an önce tamamlayıp binelim isterseniz."

Uçağın VIP bölümüne bindiğinde görevli yanındaki boş koltuğa oturmak yerine arka koltuğa geçmişti. Bu davranışını ilk başta anlayamasa da bir şey demedi ve bakışlarını camdan dışarı yöneltti.

Uçak birazdan kalkardı. Rötarsız ve güvenli bir uçuş geçirmeyi diliyordu.

Neden sonra yanında bir hareketlilik hissettiğinde hostes sanarak dönmüştü fakat karşılaştığı kişi hostes değil, şu an evinde olması gereken Taehyung'du.

"Sen.." diyerek şaşkınlıkla yanında oturan ve sakince elini siyah saçlarından geçiren adama bakıyordu.

"Senin burada ne işin var, Taehyung?"

Taehyung, büyük bir gülümsemeyle yerine yaslanmış sırıtarak Lisa'ya bakarken Lisa hâlâ şaşkınlığını üzerinden atabilmiş değildi.

"Paris'e giden bir uçağın içinde ne işim olabilir, Lisa?"

Taehyung'un ukala bir şekilde kurduğu cümleye göz bile devirememişti çünkü gerçekten şaşkındı. Fazlasıyla şaşkın.

"Hey! Bana öyle bakmaya devam etme! Kalbim buna dayanamaz ki."

Elini gözlerinin önünde sallayarak konuşan Taehyung ile gözlerini ondan çekti ve önüne döndü.

"Doğruyu söyle. Benim peşimden geliyorsun değil mi?" diyerek saklamaya çalıştığı merakıyla sordu, Lisa.
Bu saklayamadığı merakı Taehyung'un genişçe gülümsemesine neden oldu.

"Biliyor musun, sanırım bunu yapardım." dedi bedenini Lisa'ya çevirerek.
Yüzleri karşı karşıya duruyordu şimdi.
"Ama bu uçakta olmamın nedeni sen değilsin, Lisa. Burada olmamın sebebi işim."

i want to be your loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin