Bölüm yazmak için biraz ara verdim farkındayım ama yeniden yavaş yavaş devam etmeye çalışacağım. Bu kurgu yapısı itibariyle kısa kısa bölümlerden oluşacak bir kurgudur. Bunu kurgu daha fazla ilerlemeden sizlere iletmek istiyorum. Her birinize keyifli okumalar dilerim. Lütfen oy verip özellikle de yorum bırakmayı ihmal etmeyin. Tekrar görüşmek üzere, hoşça kalın. 😍
"PABUÇCU TAYYAR!"Yaklaşık bir aydan bu yana kendisiyle uğraşan kız kardeşleriyle adeta mücadele ediyordu Ala. Olmayacak işlere kendi kendisine saçma sapan bir şekilde umut bağlamak istemiyordu. Umut bazen insana acı vermek dışında bir şey yapmıyordu. Evet, eğer hala yaşıyorsan eğer umut vardır lakin onun durumundaki birisi için umut Ala'ya haddinden fazla uzaktı sanki... Umut etmek üzülmek demekti Ala için. "Kızlaaaaarrr!"
Hasefe Hanımın seslenmeye başlamasıyla aklında dönüp duran düşünceleri yok etmeye, defetmeye çalıştı. "Kalkınnn bakam! Göle çamaşır yıkamağa gidiyoz!"
On günde bir rutin olarak gerçekleştirdikleri çamaşır mevzusu anlaşılan bugün yine vardı ve hem de bu bahaneyle nişanlı olan kız kardeşi bir kuytuda nişanlısıyla buluşuyordu. Düğüne de fazla bir zaman kalmamıştı ya neyse! Anneleri biraz da bundan dolayı gergin ve telaşe doluydu. Düğüne kadar kendince birkaç hazırlık yapmaya çalışıyordu işte. Pek fazla durumları yoktu lakin köyün birçoğuna göre de iyi bir durumda sayılırlardı. Başkalarının sırtına geçirmeye beş entarileri varsa onların yedi veya sekiz entarisi vardı; başkalarının on keçisi varsa şayet onların on beş tane keçisi vardı. Babaları da epey süredir bulundukları köyün muhtarıydı yani kısacası orta halli beş kişilik bir aileydi Ala'nın ailesi. Hasefe Hanım hışımla odaya girdiğinde tembel tembel yatakta yatan kızlar zor bela yataklarından çıktılar. Hiçbirinin de bugün herhangi bir şey yapmaya niyetleri yoktu. "Of ana! Bugün tembellik günü yapsak olmaz mı?",
"Anaya oflanmaz! Kalk bakam Bala daha keçiler sağılacak.",
"Akça sağsın.",
"Beceremiyor sanki sende bilmiyor gibi." Gözlerini devirip homurdandı dünyalar güzeli Bala şimdi belli ki anası işe girişmeden durdurmayacaktı onları. Beraberce yattıkları yer yatağından kalkıp beline doğru süzülen koyu kumral saçlarını savurdu.
"E iyi çamaşıra gelme diyecektim sana ama belli ki bugün çamaşır yıkayacaksın." Hasefe Hanımın sözleri sağolsun Bala'nın beyninde şimşeklerin çakmasını sağlamıştı. Çamaşır yıkamayı sevmiyordu ve bu durumda keçilerin memeleriyle haşır neşir olup süt sağabilirdi.
"Ben keçileri sağmaya iniyom. On dakikaya ekmek yiyip göle inin ardınızdan gelcem. Bala, itiraz etmek yok! Kendin ettin, kendin buldun.",
"Ya ana!",
"Yağ yok bal var! Kalkın!" Akça ve Ala ise bakışıp kıkırdadıktan sonra yataktan çıktılar. Her sabah olduğu gibi biraz keçi peyniri, biraz domates ve birkaç dilim ekmek yedikten sonra evi kendilerince hali yoluna koyup kirli çamaşırları ve çamaşırı yıkarken kullandıkları malzemeleri aldıkları gibi evden çıkacaklardı. Kadın kendilerine her zaman olduğu gibi emirler yağdırmaya devam ederken odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alaca Göz
Storie d'amoreAla, adı gibi gözlere sahip olan kız! Alaca gözleriyle bir bakanı bir daha kendine baktıran ancak kadersiz kız. Yuvasının ilk yavrusu, ilk acısı... Dert onu daha altı aylıkken esir almış ve sonrasında ise olaylar arkası sıra gelmişti! 1900'lü yıllar...