Merhaba!
Hep bekletmeyeceğim diye söz veriyorum ama bir türlü elim gitmiyor yazamıyorum. Bekleyenlerden özür dilerim gerçekten. Bölümü yazasıya sizlere bir alıntı bırakmak istedim. Umarım yakın zamanda bölüm yazıp yayınlayabilirim.
Görüşmek üzere! ❣️
Hasefe kadın kocası eve geldiği gibi onunla konuşmaya yeltendi. Yavaş yavaş adamı bu konuya hazır edecekti hem kızı Ala'ya da Pabuççu Tayyar'dan daha iyi bir kısmet mi bulacaklardı sanki? Adamın hali vakti gayet yerindeydi. Konak gibi bir evi, evinin bahçesinde hayvanları, kirada iki koca dükkanı ve ayriyeten de büyük bir ayakkabı dükkanı vardı. Daha ne olsundu ki? Ala zaten ancak varlıklı bir evde rahat edebilirdi. Neticede kızının hali ortadaydı; ne kadar kabul etmek istemese de bu kızıyla ilgili bir gerçekti. "Hoşgeldin bey."
Dedikten sonra hemen ayağına terliğini verdi yaşlı adamın. Adam karısında bir haller olduğunu çoktan anlamıştı bu sırada.
Sende bir haller var Hasefe kadın ama yakında kokusu çıkar.
"Aç mısın? Yemek hazır hemen koyuvereyim. Kızlar tok, yemeyecekler bu akşam." Sabaha kadar bir şey yemesinler de akılları başlarına gelsin diye düşünüyordu yaşlı kadın. Tabii ana yüreği onların aç bir şekilde sabahı etmelerine müsaade edecek miydi bilinmez!
"Acelesi yok." İçeriye girdiği gibi banyoda elini yüzünü yıkadıktan sonra salona geçti adam ve oturdu. "Hasefe!"
Mutfakta işlenmeye başlamış olan karısına seslendiğinde kadın elini oradaki el havlusuyla kurulayarak salona doğru yürüdü ve adamı dinlediğini belli eder bir bakış attı. "Sen bir kaave yapıver bakam! Yemek falan istemeyri canım."
Gözlerini "tamam" dercesine kırparken başını salladı yaşlı kadın. Kocasına kahvesini yapıp ikram ederken de şu Ala ile ilgili konudan da bahsedebilecekti ona. Kolay olmayacaktı görebiliyordu ancak yapmak zorundaydı. Kızı için en doğrusu, en iyisi buydu. Mutfağa geçtiği gibi kahvesini bakır cezveye ölçüyle koyduktan sonra suyunu da ilave edip cezveyi ocağa koydu ve kahveyi pişirmeye başladı. "Kızdan çok heycan yaptın Hasefe!"
Dedi kendi kendisine bedenine ateşlerin bastığını hissedince! Ala'nın heyecan yapacak hali falan yoktu halbuki... Daha çok üzülüyordu içerisinde bulunduğu duruma ama elinden bir şey gelmiyordu. Köpük köpük olan kahveyi fincana boşalttıktan sonra tepsiye bir bardak su koyarak fincanı da yanına koyup tepsiyi eline aldı kadın. Tüm cesaretini toparladıktan sonra kocasına kızıyla ilgili konuyu açacaktı. "Kaven geldi bey.",
"Elceğzine sağlık, geç bakam karşıma sen." Başını sallayıp adamın oturduğu sedirin karşısındaki sedire oturup bağdaş kurdu Hasefe Kadın.
"De hadi derdini. Var bir şey sende." Sert bir şekilde yutkundu kadın. Ala için bunun çoktan zamanı gelmişti ama yine de dillendirmeye gelince zor geliyordu sanki... Zor gelecekti!
"Bizim kız var ya hani...",
"He var, üç tane kız var bizde. De bakam sen çıkar şu ağzındaki baklayı hanım.",
"Ala işte..." kaşları çatıldı adamın. "Nolmuş Ala'ya?",
"Talibi var.",
"Kimmiş o?",
"Pabuççu Tayyar!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alaca Göz
Storie d'amoreAla, adı gibi gözlere sahip olan kız! Alaca gözleriyle bir bakanı bir daha kendine baktıran ancak kadersiz kız. Yuvasının ilk yavrusu, ilk acısı... Dert onu daha altı aylıkken esir almış ve sonrasında ise olaylar arkası sıra gelmişti! 1900'lü yıllar...