BÖLÜM 7 "ELÇİ 3 | ESARET"

3K 1.2K 47
                                    

Sabah sporum henüz yeni sona erdiğinde sarf ettiğim eforun karşılığı alnımdaki ter damlacıklarını sildikten sonra Nart'ı uyandırmak adına gülerek "Hadi uyaaaannn!" diye içeri daldım. "Manzara" diye tanımlayabileceğim yarı çıplak vücudu ile karşı karşıya kaldığımda ilk defa görmüş gibi yutkundum. Dün geceden kalma kırışıkların üzerinde dümdüz uzanıyordu, ütülenmiş bedeni. Gördüğü düşün etkisinden midir yoksa saatler önce var olan hararetimden midir tartışılır -sebep olmak tercihim- parmaklarımın başlattığı savaş sonrası mağlup olan sık buklelerine kadar ıslanmıştı. Boynundan karın kaslarına kadar akıyordu teri. Mide bulandırmadığı gibi aksine fazlası ile tahrik ediyordu. İç sesime "Elbette sebep benim!" diye sırıttıktan sonra "Alin, şimdi değil..." telkinini verdim. Bedenimin bir kuş tüyü kadar hafif olduğuna inandırdığım hücrelerime parmak ucunda yürümesini emrettim. Baş ucuna geldiğimde yüzüne düşen buklelerini parmağıma dolayıp kısa bir süre "Tanrı'nın Şaheseri" ne seyre daldım. Bakışlarımı kaçırmadan bakıyordum ki, uyanmasının yakın olduğunu müjdeleyen uykulu mızmızlanmalarını dinledim.

Kayda alıp izletsem, kimsenin imkân verip izlemeyeceği bebeksi hallerini...

Gözlerini birkaç defa açıp kapattı. Uyku sersemi bir şekilde "Alin'im...Sabah oldu mu?" diye sorduğunda gülümseyip "Bakayım gözlerine, açılmışlar... Doğmuş gün, açmış güneş!" dedim.                                 

"Gün daima seninle doğsun. Gün doğmasa bile yanımda sen ol sevgilim."  "Söz!"

Arkadaş ortamından dışlanan bir çocuk gibi yere terk edilen gömleğini almak için eğildiğimde gözleri dolgun göğüslerime sabitlenmişti. İçim karıncalanırken usta bir kayakçıymışçasına kayan gözlerini görmezden gelmeye çalışarak dişlerimi sıkıp kendime "Şimdi değil!" diye hatırlattım. Eğildiğim yerden usulca kalktığımda telkinlerimi unutturmaya yemin etmiş gibi sokuldu bana. "Sen mi giydireceksin? Tıpkı soydu..." diye cümlesine devam edecekti ki parmağımı dudağına bastırıp susturdum. Dudaklarımdan kısa bir "Evet" döküldüğünde gömleğini yutkunarak kollarından geçirdim. Yakalarını dikleştirirken gözlerini gözlerimin hapsine aldım. Adeta söylediklerimin aksini istememesi için hipnoz edercesine "Aklından geçenleri karanlığa sakla...İkimizin aydınlattığı zifiri karanlığa." dedim. Sırıtıp çapkınca "Ne geçiyormuş aklımdan?" diye sorduğunda gülerek gözlerimi devirdim.

Ki bir hışım ile Nart'ı yatağa devirmeyim...

"Sana diyorum Alin Hanım, ne geçiyormuş aklımdan...?"

"Sanat..." "Sigoşumun aklından hep sanat geçiyor yenge." diyerek çadıra damlayan Aze'den başkası değildi. "Haklısın!" onayını verip "Sanat icra ediyorum." diyerek beni işaret etti. Kızarıklığım geçtiğinde "Beyler, hadi sahile!" diyebildim.

"Sevgilim, bunu şimdi mi söylüyorsun? Şortumu giyerdim..."

"Bikini giyeceksin sanki... Çıkart, değiştir. Bitti gitti."

"Yenge haklı sigoş."

AZE BANA HAK MI VERDİ?

Şaşkınlığımı gizleyemediğimde gülerek "Her zaman haklıdan yanayım. Haklı da hep ezilen olur. Bu yüzden ezilen üzümün icra ettiği şarap gözümde sanat." dedi. "Güzel düşünce..." diye onay verdiğimde Nart, dediğimi yapıp çabucak üzerini değiştirmişti.  Libido kokan ses tonu ile bana seslenene kadar okumakta olduğum kitabı dün gece bıraktığım yerden alıp plaj çantasına attım. Aze önden gittiğinde Nart, kolumdan çekip sırıtarak "Basılabilirmişiz..." dedi.

"Bak, hislerim yine formunda!"

"Hep fit kalması dileği ile..." dediğimde tanışmamızı hatırlamak yüzümüzdeki gülümsemeye sebep olmuştu. Sırıtarak "Bizi hislerimin fitliğine borçluyuz ne de olsa..." dediğimde onay verircesine başını salladı.

D U A LHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin