Aklın kadar boyunEtti gönülleri telef
Varsa biraz onurun
Alma beni hedef
Kararmış is ruhun
Şeytana çektiğin peşkef
Var mı hiç gururun
Az biraz ucundan şeref
Kalbindeki panzehir
Kanındaki bu sihir
Zihinlere ektiğin fikir
Dilindeki pis zikir
Gönlün edepten fakir
Görmedim hiç hakir
Birikmiş binbir kibir
Kanıttır elindeki kir
7 YIL ÖNCE | EYLÜL 2017
"Janseli kızım bak, bu kadar keskin olmamalısın." dedi omuzlarımı usulca kavrarken. "Ah be kızım..." dercesine derin bir iç geçirip bakışlarını gözbebeğime sabitledi. Bir nevi "Oğlumun peşini bırak." konuşması yapan müstakbel kayınvalidemden başkası değildi. Karşımda durup Aze'nin benim için kullandığı tabiri ile "çakmak gözlere" nazaran yanında bulunmaktan huzur dolduğum yemyeşil gözlerini minnet ile bana dikmişti. Ricasına rıza göstermem adına "Lütfen..." der gibi parlıyordu. Göğsünde hizalanan bukleleri rüzgarın esintisi ile savruluyordu. İçimdeki fırtınayı dindirmek için inen tanrı eli gibi parmak uçları ile uçuşan saçlarını kulağının arkasına nazikçe ittiriyordu. Her ne kadar masum bakışlarının üzerimdeki tesirini keşfedip kontak kurmak istese de gözlerimin içine bakamıyor, hep kaçırıyordu. Bense duyduklarımı akıl süzgecimden geçirip mantık elemeye çalışıyordum. Her ne kadar evlenip yuva kurmak isteyeceğim adamın annesi olsa da kendime hakim olamayıp sesimi biraz yükselttim.
"Ne yapıyorsa yapsın kendine. Kendi tercihi! Beni bağlamaz."
"Öyle şey olur mu... İleride hastalarına böyle mi muamele edeceksin? Yakışmaz..."
Oğluna gelin arayan aşiret hanım ağaları gibi şecereme kadar eriştiği mesleğime olan bağlılığımdan vurmasından belliydi. Mesleki etiği aşan bir durumdu. Hasta varsa, teşhis edilir ve tedavi süreci başlar. Kişiler özgürdür fakat bir başkasının özgürlüğüne gölge düşürmedikçe. Esaret kelepçesini takmamı ve ellerine dahi şiir yazdığım bir adamın bileklerine kan oturmasına izin vermemi nasıl bekler benden!
Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan "Kızım... bir şey söyle. Korkutma beni." diyen endişeli sesiydi. 'Belli ki kitlenmiştim. Kilitlenmemizi talep eden biri için fazla ironik geldi bu endişeleniş!' diye iç sesime kısa bir serzenişte bulunduktan sonra "Tamam, döndüm. Hayattayım.." dercesine derin bir nefes verip sözü aldım. "Bakın, anlıyorum. Oğlunuz için endişeleniyorsunuz, normal. Böyle bir durumda ben de oldukça gerildim. Gerileceğim de ama benden deli bir kızın insiyatifine kaldığımızı ve çaresizce bunu kabul etmek zorunda olduğumuzu kabullenmemi beklemeyin. Lütfen..."
"Kendini öldürebilir! Ne istiyorsun? Gerçekten bir masumun kanı ellerinizde olsun mu istiyor..?" daha söyleyecek çok kelimesi varken hiddet ile sözünü yarıda kesip "Masum mu! Siz bu hastalıklı sevgiyi masumiyet başlığı altında mı görüyorsunuz? Sadece soruyorum. Bir hemcinsimi yermek istemiyorum fakat bu patolojik ruhunu onaylıyor musunuz? Oğlunuza idealize ettiğiniz gelin adayı buysa şayet, ben susma hakkımı kullanacağım." diye sözümü bitirip ilk defa görgü kurallarını hiçe saymıştım. Yıllardır "saygı da saygı" diye adetleri mıh gibi işleyen bir Çerkes kadınının elinde büyüyüp kendimi bildim bileli büyüğüme saygıda kusur etmezken öfkeme engel olamamıştım. Ne olursa olsun yaptığım yanlıştı ve özür dilemeliydim. "Çok üzgünüm, böyle bir saygısızlık yapmak istememiştim. Sadece sırf bir kız kendine zarar verecek diye kendimi feda etme fikrini çok da hazmedemedim. Yoksa... Özellikle size hürmetim derinden." deyip gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D U A L
Teen Fiction1) Bölümler isminin bahşettiği "efsane olma" eylemini gerek karakteri ile gerek büyüleyici bibloluğu ile icra eden Nart GUŞAN ve yine ismini hakkı ile yaşatan, baştan aşağı "asalet" kokan Alin ALÇİN arasında geçip gitmektedir. 2) Aşinalıklarından bi...