23. Bölüm

2.7K 348 180
                                    

Keyifli Okumalar...

Rüzgarın acı çığlığı kendini arabanın kapılarının arasından içeriye doğru atarken güneş yavaş yavaş batmaya hazırlanıyordu. Olduğum konumdan, bulunduğum yerden öyle huzurla duruyordumki bugünün asla bitmemesi, zamanın durması ve akmaya devam etmemesini çok istiyordum.

"Kırmızıya vur."

"Ama bir hamlem tek kaldı, baksana maviler daha fazla onları toplamam lazım."

"Kırmızıya vur Lix, bak şimdi..." Mareşala yaptığım daha doğrusu içimde olan birikmişleri ona anlatmamdan bu yana epey bir zaman geçmişti. O zaman diliminde arabayı ormanlıktan çıkarmamış kontağı kapattığı gibi yerli yerinde bırakmıştı.

Anlattıklarımdan sonra kendimi kuş tüyü gibi hafif hissetmiştim. Benimle olan şeyleri, benimle olan gizli şeyleri ve benden başka kimsenin bilmediği şeyleri tüm ruhumla, benliğimle güvendiğim sevdiğim kişiye anlatmak tahmin ettiğimden daha iyi gelmişti.

Öğrendikleri yüzünden benim hakkımda olumsuz düşüncelere kapılacağını ilk başta düşünsemde bu düşünce anlattıktan sonra tuzla buz olmuştu. Güven veren kollarını içimi ısıtmak için bedenime dolamış, dudaklarını ise dudaklarımı sıcak tutması için yumuşak dokulara sarılmıştı.

Kucağında sırtım geniş gövdesine denk gelecek şekilde oturup kafamı geniş omuzlarına yaslamıştım. Montlarımızı içerinin sıcak olmasından kaynaklı çıkarmış, arka koltuğa koymuştuk. Giydiği kadife  gömleğin üzerinden bile belli olan kol kaslarıyla bana sıkıca sarılarak şakaklarıma, yanağıma, saçlarıma...kırmızı, küçük, naneyle çileğin karışımı olan dudakları nereme denk geliyorsa oraya kelebek öpücüğü konduruyordu.

Bir süre boş boş beyaz örtünün yeşil renk çam ağaçlarının üzerinde çok güzel duran orman manzarasına bakmış sonra ise telefonunu çıkarıp sabah Niki'nin oynadığı şeker oyununu açarak elime vermişti. Vermeden önce 'Bu sesi duyar duymaz eğdiğin kafanı nasıl kaldırdığını fark etmedim sanma.' Diyerek son model telefonunu vermişti.

Changbin açık olan oyunda beşli, yeşil renkli şekerden yaptığım büyük şekeri sağa kaydırıp kırmızı şekere vurduğunda ekrandaki sekerlerin büyük bir kısmı patlamıştı.

"...kırmızya vurursan şu taralı şekerler yanındaki mavi şekerleri götürecek ve hedefe ulaşacaksın...hatta ulaştın." Parlak ekrana gelen diğer seviyeye geçme paneli ile mutlulukla gülümseyip kafamı hızla sola çevirip çenemi yukarıya kaldırmış ve bana bakan siyah irislerin sahibine gözlerim kısılcak kadar gülümsemiştim.

"Oldu!"

"Evet"

"Sonunda ya! Sonunda şu siktiğimin bölümünü geçtim. Tanrım!"

Changbin'in gülümseyen yüzü biranda bozulup yerini ciddilik alırken kavisli olan kaşlarından tekini kaldırmıştı. Ağzımdan kaçan şeyle dudaklarımı birbirine bastırıp içeriye doğru çektiğimde kafamı yavaşça önüme çevirip telefona bakmıştım.

Mareşal / Changlix \Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin