27. Bölüm

2.4K 357 277
                                    

Keyifli Okumalar...

"Felix, Felix kalk nöbet sırası sana geldi. Şşşt! Uyansana!"

Rüyalar diyarında mareşal ile yaşadığımız anılar filim olarak televizyonda oynatılırken kendi küçük evimizde meyve soyarak bizi canlandıran karakterlere hafif tebessümle bakıyorduk ta ki beni hiç duymadığım bir ses rüyalar ülkesinden çıkarana kadar. Birbirine mühürlenmiş göz kapaklarımı aralamak yerine yattığım ranzamda sırt üstü dönüp kurumuş boğazımı yutkunarak ıslatmış ve uykuya tekrar dalabilmek, mareşalın rahat kucağına uzanmak için ağzımı hafif aralamıştım.

"Felix uyan!"

"Başımdan siktir olup gider misin?"

"Kalksana!"

Omuzlarımı kavrayan eller canımı acıtacak derecede sıkarak beni yatakta sarstığında kafam yumuşak yastığa bir değip bir değmiyordu. Bu şartlar altında benle devam edemeyen uykum bana el sallayarak kaçıp gittiğinde gözlerimi ardına kadar açıp nöbetçi onbaşıya sinirle bakmıştım.

"Sonunda! Saatin geçiyor acele et."

"Sikerim saati, bu komutanlar bilerek mi yapıyor?"

Üzerimdeki sıcak yorganı kenarıya atıp ranzada oturur pozisyona geçip çıkardığım askeri yeşil çoraplarımı giymiştim.

"Yemin ederim artık bilerek yapıyorlarmış gibime geliyor. Neden tüm dört altı nöbetleri bana geliyor?"

Çoraplarımı söylene söylene giydiğimde ayağa kalkıp hemen hemen aynı boyda olduğumuz nöbetçi onbaşıya mareşaldan bana geçiş yapan dik bakışlarla hiç bir duygu olmayan aşırı çekik gözlerine bakmıştım.

"Peki nerede nöbetçiyim, nizamiyenin girişinde dersen kendimi asacağım."

"Yok, bu sefer kazan dairesine yakın olan gözetleme kulesinde duracaksın."

Kaşlarım otomatikman çatıldığında nöbetçi onbaşı bileğindeki saate bakıp paniklemiş bir şekilde kafasını kaldırarak bana bakmış ardından ise işaret parmağını yüzüme doğru sallamıştı.

"Senin yüzünden bende geç kaldım. Oyalanma ve nöbet yerine git."

Onbaşı ona soru sormak için açılan ağzımı konuşmasıyla kapatmayı başardığında sesli nefes verip koğuştan panikle çıkan üniformalı askerin ardından üzerimdeki askeriyenin verdiği tişörtü sinirle çıkarmıştım. Asker yeşili tişörtü elimde buruşturarak yatağımın üzerine atıp beni bekleyen üniformamı üzerime geçirdiğim gibi nöbet tutacağım yere doğru hızlı hızlı yürümüştüm.

Bu nöbetten haberim yoktu. Normalde olsa nöbet tutacağım zamanlar listelerde adım olurdu lakin bu sefer adım listelerde yoktu. Bana verilen nöbet yerleride genellikle üçgen biçimindeydi.

Nizamiye girişi, yemekhaneye yakın olan kulübe birde valizliğin oradaki büyük gözetleme kulesiydi. Kazan dairesine yakın olan kulenin yeri çok ıssızdı oraya genellikle yeni gelen alt devreleri veriyordu komutanlar ama bu sefer öyle olmamıştı. O kulübe biraz daha dağa yakın olduğu için serin ve karanlıktı.

Mareşal / Changlix \Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin