3. BÖLÜM

261 35 10
                                    



Oy ve yorumlarınız beni çok motive ediyor, eksik etmeyin lütfen...


Spotify/faylinn     
                
TPİ ismiyle bu kitap için hazırladığım playliste ulaşabilirsiniz^^



3. BÖLÜM


Fırtına Sonrası

Flawless, The Neighborhood

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Flawless, The Neighborhood

Öfkeyle oturan zararla kalkar, doğru. Ama ben oturduğum yerden bir enkazla kalkarım. Dibe batmayı kabullenirim, ama beni o kuyuya atanın tepemden batışımı izlemesini asla. 

Yanarsam, yakardım.

Disipline gitmemiz çok uzun sürmedi.

Kavganın ertesi günü ilk dersin daha onuncu dakikasında müdür, odasına çağırmıştı. Dördümüzü de. Eline geçen fırsatı nasıl kullanacağını çok iyi biliyordu. Önce kendisi biraz azarlamış, sonra da öğle arasında disiplin kurulunun toplanacağını ve hepimizin öğretmenler odasında olmamız gerektiğini söyleyerek bizi resmen odasından kovmuştu.

Odadan ilk çıkan ben oldum. Arkamdaki üç kişinin varlığını fark etmemiş gibi davranarak ortamı terk etmeye çalıştım. Sadece çalışmakla da kaldım.

"Ee, atıldılar mı şimdi bunlar?" dedi Vira ağzındaki sakızı patlatırken. Tırnaklarım avuç içlerime baskı yapıyordu.

Müdürün odasının olduğu koridordaki koltuktalardı. Hepsi. İlk teneffüsteydik ve topunu koparan buraya gelmişti film izler gibi bize bakmak için.

"Sen geçen sene kimya laboratuvarında Furkan'la yarı çıplak kimya hocasına yakalandığında bile atılmadıysan ben hayli hayli kalırım, Vira." dedim topuklarımın üzerinden onlara dönerken.

"Uğraşma kızla, Siyara." diye atıldı hemen yanındaki Aleda. Vira ise kolunu tutan Aleda sayesinde oturduğu yerden kalkmayıp aptalca bir şey yapmıyordu.

Gerilen sinirlerim, müdürün aptal aptal konuşmalarıyla birleştiğinde dilimi tutmakta çok zorlanıyordum. Bu yüzden de sinirimi karşıma çıkan ilk kişiye kusuyordum. Önüme çıkan onlardı. Eğer bıraksalardı beni kendi halime, ben zaten içeriden kendimi yiyip bitirecektim ama şimdi buraya sırf benimle dalga geçmek için geldilerse sinirlenip köpüren taraf sadece ben olmazdım. Ateşin ucu onlara da dokunmalıydı.

"Tut o zaman sen de süs köpeğini, bulaşmasın bana."

"Ne diyorsun ya sen? Ben miyim süs köpeği!?" Artık onu tutan bir el olmadığından ayaklanmıştı; ama bu kadardı. Yanıma gelmeye cesareti yoktu. Dün benimle fiziksel bir kavgaya girilmeyeceğini anlamış olmalıydı. Anlamadıysa da uygulamalı gösterebilirdim ama yemezdi, ikimiz de bunu biliyorduk. Benim ne olursa olsun okul içerisinde olan her olaydan paçamı kurtarabileceğimi onlar da farkındaydı. Kendimi kurtarabildiğim gibi birisini nasıl batırabileceğimi de bildikleri gibi.

TUVALDEKİ PARMAK İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin