28.

6.5K 336 40
                                    

İyi okumalar

Gürkan'ın odasından çıkıp hareket odasına geldiğimizde albay bizi bekliyordu. Biz içeri girerken iki timde koşturarak arkamızdan geldi. Hepimiz selam verip tek tek oturduk.

"Turgut Turhan ölmüş. Ama arkasında büyük kişiler bırakmış. Birazdan yola çıkacaksınız. Sabah baskın yapacaksınız. Kordinatları iki timin komutanına da vereceğiz. Neden iki tim diye sorarsanız baskın yapılacak kamp çok büyük ve etrafta fazlasıyla mağaralar var. Mağarada kalanlar almanız gereken kişiler. Biriniz kamp diğeriniz ise mağaralar ile ilgilenecek. Anlaşılmayan birşey?"

Kimseden ses çıkmayınca "Çıkabilirsiniz. Uygunlar siz kalın." Uygunlar mı demişti albay. Diğerleri çıkarken hafif gülüyordular sanki. Ama ben gösterirdim onlara. Albay önünde bulunan iki kağıdı bize uzattı. "Burada kordinatlar var. Görevi başarıyla tamamlamanızı umuyorum. Çıkabilirsiniz."

Selam verip çıktık ikimizde. Hızlıca mühimmat odasına girdik ve hazırlanmaya başlandık. Üzerime hücum yeleğimi geçirdim ve ön ceplerine şarjörleri koydum. Bacağıma bacak kılıfını takıp bel silahımı yerleştirdim. Kafama askeri kaskımı taktım ve ellerime tactical eldivenlerini geçirdim. Hazır olunca hızlıca karargâhın bahçesine çıktık ve bizi bekleyen helikoptere ilerledik. Hepimiz sıraya geçtiğimizde albay geldi.

"Anka ve Hançer. Tek bir hata istemiyorum. Sağ salim gidin ve aynı şekilde dönün. Anlaşıldı mı."

"Anlaşıldı komutanım."

"Allah yar ve yardımcınız olsun."

Selam durduk ve Gürkan ile birlikte kendi timlerimize bakıp.

"Helikopter bin." dedik. Sırayla timdekiler bindi ve en sonda biz bindik. Pilota gerekli kordinatları verdikten sonra hepimiz inene kadar plan yapmıştık. Hançer kamplara girecek, Anka ise mağaralar ile ilgilenecekti. Büyük ihtimalle gerekli dosyalar mağaralardaydı. Benim timin daha yeni olduğu için bize kampları patlatmak düşüyordu. Helikopter belirli kordinatlara gelince durdu. Yavaşça iniş yaptığında sırayla ilk komutanlar olarak indik ve timdekilerde bizden sonra indi.

Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra mağaralar ve kamplar gözükmeye başlamıştı. Hızla kendimizi görünmeyecek yerlere attık.

"Görüş bildirin." dedik Gürkan ile aynı anda. (tesadüfe bak aynı anda)

"Üç mağara var. Her mağaranın girişinde iki adam dikiliyor. Ortada kalan mağaranın arka girişi var. Orada üç adam dikiliyor." dedi Keskin

"Kampta on çadır var. Her çadırın önünde bir nöbetçi it var. Çadırlar arası biraz mesafe var. Bu işimize gelebilir. Ama aralarda mayın olabilir. Onun dışında bir hareketlilik ya da birşey yok." dedi Poyraz

"Herkes kendi timi ile iletişim halinde olacak. Kulaklıklar asla kapanmayacak." dedi Gürkan. Buradaki en yüksek rütbeli oydu. Bu görevde onun emirleri altında olacaktık.

"Emredersiniz komutanım." dedik hep birlikte. Gürkan ve timi mağaralara yakın alanlara dağıldığında ben de herkesin yerlerine geçmesini söyledim.

"Durum bildir Poyraz."

"Hareketlilik yok. Hepsi aynı yerlerinde duruyor."

"Tamam. Yerinde kal ve bize durumları bildir.

Kara, Aşık ve Oğuz aşağı iniyor ve o itler ile yer değiştiriyorsunuz. Barut ve Fırtına sizde onlar yer değiştirdiği gibi onların önünde duracağı çadırlara giriyorsunuz."

"Emredersiniz komutanım."

Hızla Kara, Aşık ve Oğuz aşağı indiler. Onların arkasından bende indim. Onlar gözlerine kestirdikleri adamları hallederken ben de çoktan birini gözüme kestirmiştim. Adam öylece olduğu yerde dikiliyordu hareket etmeden. Tam adama bir adım daha yaklaşıyordum ki kulaklıktan ses geldi.

Üvey AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin