İlk Öpücük

56 2 0
                                    

John hızlı bir şekilde arabadan inerken bana arabada kalmamı, ve eğer eliyle git hareketini yaparsa arabayı hızlıca sürüp uzaklaşmamı söyledi.

Babası olarak düşündüğüm adamla John bir şeyler konuşuyorlardı,etraftaki takım elbiseli adamlar ise sanki hazırda bekliyorlardı. Hiçbir şeye anlam veremiyordum ama çok boktan bi durumun içinde olduğum belliydi.

John beklediğim hareketi yaptığında şoför koltuğuna oturdum ve anahtarı çevirdim...

Ama gaza basamadım,yapamadım. Bir şeyler engelledi , ben de anlamadım. Arabadan aşağı indim. John "ne yapıyorsun salak mısın?" bakışı attığında yüzümü ondan , sert görünümlü babası dediğim adama doğru çevirdim. Etraftaki takım elbiseli adamlar birden harekete geçtiler fakat sert adam onları durdurdu...

"Ne istiyorsunuz?" dedim... Sanırım yürek yemiştim bu defa...

John sinirden dolmuş gözleriyle

"Sen karışma arabaya bin ve git" dedi... John bunu söyleyince o sert adam daha da sinirlendi ve beni kolumdan tutup kendi tarafına çekti. Gerçekten bu insanların kolumla ne alıp veremedikleri var?

Kolum acısa da sesimi çıkartmadım daha fazla karışıklık çıksın istemedim ama yüzüme yansımış olacak ki John, adama "Bırak kolunu" dedi. "Onu bırak" demedi...

John böyle söyleyince korkunç adam kolumu daha da sıktı , gözümden yaş geldi ama yine ses çıkartmadım. John , adamın kolunu kavradı ve onu itti beni aldı arabaya oturttu. John hep gergin,agresif biriydi ama onu ilk defa böyle görmüştüm.

"Senin derdin benim, kızı rahat bırak baba" demişti.. Evet "Baba" demişti. Doğru tahmin etmişim demekki...

"Şimdilik burda bırakalım,ama konu bitmedi" dedi babasına...

Babası kabul etmiş olacak ki John yanıma geldi ve arabayı deli gibi sürmeye devam etti. Anlamsızca ağlıyordum. Ne olduğunu soramıyordum çünkü onun da gözlerinden yaş geliyordu. O sinirden ağlıyordu peki ya ben?

Yurda gelmiştik ama hiç arabadan inmek istemiyordum. Anlamsız bir şekilde onun yanında kalmak istiyordum.

"İn" dedi sert ama hala çekici sesiyle...

İnmedim ve hiçbir şey söylemedim.

Sert bir şekilde arabadan indi,kapımı açtı ve yine kolumdan tutup çekti. Bu sefer acımamıştı yada kalbim daha çok acıdığı için kolumu hissedememiştim. Evet nedensiz bir şekilde kalbim çok acıyordu.

"Bu kolu sadece ben tutup,çekebilirim. Kimse tutmayacak,çekmeyecek bu kolu tamam mı?" dedi

Annesi kızmış çocuk gibi kafamı sallamaktan başka bir şey söyleyememiş, ilk defa itiraz etmeden içeri doğru yürümüştüm. Bir an arkamı dönüp bakmaya yeltensem de hala orada oldugunu bildiğim için bakamadım.

Ertesi gün okula gittiğimde gözüm hep onu aradı ama yoktu... "Ya onun varlığına çok alıştım ya da aşık oluyorum." diye düşünüp hemen diğer saniyede "yok artık" dedim kendi kendime... Fakat bunları düşünürken bile gözlerim onu arıyordu. Aklıma çatı katı geldi,çatı katına çıktım. Kapı açıktı ama içeride kimse görünmüyordu. İçeriye gezerken yerde bir kağıt gördüm. Baya eski bir kağıttı. Çocuk el yazısıyla yazılmış gibi bir yazı vardı...

"Aşk Yok!" yazıyordu... Anlamaya çalışırken arkamdan yüksek sesle

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Yüz verdiğim için mi bu kadar rahat davranabiliyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun? Defol git burdan! Sen benim için iki eğlenip üçüncüde atacağım bir kızsın"

Ne? Eğlenip atacağı kız mıyım? Hiçbir şey söyleyemiyor,sadece yine sinirden dolmuş gözlerine bakıyordum. Odadan çıktığımda tuvalete gidip delicesine ağladım. Sanırım sinirden olsa gerek...

Neden bu kadar dengesiz olmak zorundaydı? Önceki gün çok iyi ama sonra hiçbir şey yokken çok kötü. Sahi ya ben neden hiçbir şey söyleyememiştim. Bahçeye çıkıp hava almak iyi gelecekti..

Bahçede David ile karşılaştım, zaten eminim beni o güldürebilirdi. Gerçekten de birazcık yüzümün gülmesini sağlamıştı ama tam o anda John geldi ve yine vazgeçilmez hareketiyle beni çekti fakat bu sefer kolumu çok sert bir şekilde çekip

"Ne istiyorsun? Eğlenmek mi?" dedim

Bu seferde o susmuştu...

"Evet? Söyle? Eğlenmek mi istiyorsun? BAK! (elimle sarışın kızı göstererek) eğlenmen için bile seni bekleyen bir sürü kız var!"

Hala konuşmuyor,gözlerime bakıyordu...

"Yanlış kişiye bulaştın John! Benimle eğlenemezsin..."

"Senden nefret ediyorum."

Sonunda konuşmuştu ama ilk defa hayatımda bu kadar canım yanmıştı. Ne babamın söyledikleri,ne kolum umurumda değildi ama o an ölsem çok daha iyi olurdu... Gözümden yaşlar akmaya başladı,herkes sessiz bir şekilde bizi izliyordu.

Sesi kulağımda yankılandı "Senden nefret ediyorum."

İyi de bunu zaten biliyordum. Ben ondan,o benden nefret ediyordu peki neden bu kadar acı vermişti?

Oradan gitmenin iyi fikir olacağını düşündüm. Evet beynimi kullanmadan düşünüyordum o dakikalarda. Tam arkamı dönüp yürümeye başlamıştım ki birisi kolumdan tutup dudaklarıma yapışmıştı... Evet,John! Herkesin içinde beni öpüyordu. Dudaklarımız birleştiğinde onun da benim de gözümüzden yaş geliyordu.

Yağmur yağmaya başladı,zaten çok kapalı bir hava vardı...

Biliyorum geri çekilmem gerekiyordu ama yapamadım sadece gözlerimi kapattım ve ellerimle onun kazağına tutundum. Herkesin şok olduğuna emindim. Ve asıl maceranın bundan sonra başlayacağını da biliyordum. Ama gerçekten cesaretin zirvesini yaşıyordum. Kalbim daha önce hiç hem acıyıp hem de böyle deli gibi atmamıştı. Acıyı ve tatlıyı aynı anda yaşıyordum.

Dudaklarımız ayrıldığında elleriyle yüzümü tutup burnunu burnumu değdirip

"Eğlencem de sensin, hüznüm de..." dedi ve alnımdan öptü...


YasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin