21-Aşk Tohumları

452 54 24
                                    

  Jungkook gözlerini saçma bulduğu bir heyecanla açtı. Daha güneş doğmamıştı bile. Antreman yapacağı zamanda bu kadar erken kalkmazdı.Kendine şaşırarak geri uyumayı denedi ama nafile. Sürekli Jimin ile yapacakları buluşma aklına gelince uykusu ayıyor,yeni gülmeyi öğrenmiş bebek gibi etrafa gülücükler saçıyordu. Sahi o Jimin'e randevu teklif etmiş sayılır mıydı? Farkındalıkla hemen yatağında doğruldu. Tabiki de sayılırdı. Hiç hazırlık yapmamasıyla telaşa kapıldığını hissetti. Jimin'e sadece sürüyü gezdiremezdi değil mi? Oflayarak geri yerine uzandı. Ama yatmaktan vaz geçip geri kalktı yataktan. Ruh hâli gibi düşünceleride ikiye bölünmüştü. Birinden akıl alması gerekiyordu. Artık farkındaydı Jimin onun için sıradan bir omega değildi. Kabullenmesi biraz sancılı olmuştu, kabul ediyordu.

   Jimin için özel olma isteği gün geçtikçe kendini ortaya koymaya başlamış, artık yok sayamayacağı kadar büyümüştü. Biraz vakit geçirmek için antrenman yapmaya karar verdi. Aklının uyku mahrumluğubu üzerinden atmaya ihtiyacı vardı. Hazırlanıp her zaman Jeon birliklerinin antreman yaptığı araziye doğru yürüdü. Güneş yeni yeni doğarken hava da bir o kadar güzel bahar havasına bürünmüştü. Sabahın sıcak meltemi yüzünü okşarken neşeyle gerildi. Esneyip kaslarını rahatlattı.

Biraz orman manzarasını izleyip ruhunu dinlendirdi. Onun gördüğü orman değil geleceğiydi bir nevi. Jimin'e hissettiklerini Kabullenişi yeni kapılar açmıştı ardından. Jimin ve kendisini koydu geleceğine ne kadar da güzel olmuştu öyle? Sahi bu denli ne zaman kapılmıştı ki? Ne önemi vardı. İyikide kapılmıştı. Kalbi mutlulukla doldu. Yanında hissettiği hareketlenmelerle daldığı düşüncelerden ayrıldı.

    Namjoon yavaş adımlarla Jungkook'un yanına geldi. "Günaydın Jeon." Jungkook selamını kabul edip karşılık verdi. Namjoon ile biraz daha Kambarin'in ormanlarını izlediler. İkiside aynı dertten muzdaripti. İç çekerek konuştu Jungkook "Kim... Senden akıl almaya ihtiyacım var dostum." Namjoon duyduklarıyla afalladı. Jungkook'un kendine bir şey danıştığını ilk kez görüyor, duyuyordu. Bozuntuya vermedi. "Evet Jeon.  Seni dinliyorum." Jungkook yutkunarak başladı konuşmasına "Jimin... Hyung ona sürüyü gezdirmek için söz aldım." Namjoon durdu. Bunda ne vardı? Şaşkın şaşkın Jungkook'a bakarken daha da çok açması için mimiklerini kullandı. Jungkook biraz çekinerek devam etti. Gergindi aynı zamanda içne bir beden büyük gelen neşesi vardı. "Ama ben sadece sürüyü gezelim istemiyorum. Daha özel şeyler yapmak istiyorum kim."

  Namjoon önce şaşırdı. Sonra büyükce gülümsedi. Çöpçatanlık kariyeri başlamadan son bulmuştu, bunu iliklerine kadar hissesiyordu. Dalgaya vurarak konuştu Namjoon." Ne o Jeon? 'Saçmalama Kim, yok öyle bir şey.'  Derken çok emin duruyordun." Jungkook öfkeyle kıstığı gözlerle Namjoon'a döndü. Ona sormakla hata yapmıştı. Bir tepki vermeyip antreman için kullandıkları düzlüğe doğru giden patikaya döndü. Namjoon kızan alfayla genişçe gülümsedi. "Bekle Jeon. Sorumun cevabını almayacak mısın?"

Jungkook durmak istemedi bir adım daha attı. Başka kime sorabilirdi? Seokjin... Hayır kesinlikle olmazdı. O Jimin'e her şeyi söylerdi. Bunu istemiyordu. Pes edip arkasını döndü. Yürüdüğü yolu geri yürüyerek Namjoon'un yanına eski yerine geri yerleşti. Namjoon Jungkook'un bu tepkilerine güldü. Jimin adına mutluydu. Eğer işler ciddiye binerse Jungkook onu sonsuza kadar sever ve korurdu.

   Jungkook Namjoon'un konuşmasını beklerken hiç ona bakmadı. Biraz sinirliydi, çekip gidebilirdi fakat elden ne gelir? Namjoon'da başka konuşabileceği kimse yoktu. Namjoon konuştu "Jeon, Jimin ile önce biraz sürüyü gez. Eminim seninle yalnız kalmak isteyevektir. O zaman onu güzel mamzarası olan bir yere götür. Onu tanımaya çalış. Buna mutlu olur." Namjoon son sözleriyle iç çekti. Söyledikleri her şeyi Hoseok ile yapmak istemesi normal miydi? Ona geç kalmış hissediyordu. Kalbi acıyla kavruldu, eş zamanlı gözleri de dolmuştu.

~Ay Dönençesi~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin