Jimin sabah gözünü Seokjin'in sesiyle açtı. Jungkook ile olan mükkemmel rüyası hemen kaybolurken memuniyetsizce mırıldanıp ışığa doğru arkasını döndü. Dün Jungkook'u düşünmekten uyuyamamıştı bile. Yorgun aklı, mutlu bir kalbi vardı. Seokjin bir kez daha dürttü Jimin'i. Bugün onlara ihtiyacı vardı. Minik çocukların ve kimsesiz bebeklerin salgın hastalıklara karşı rutin kontrolü vardı ve huysuz bebekler için tatlı kokulu omegalara ihtiyaç duyuyordu. Taehyung ve Jimin bu iş için biçilmiş kaftandı.
Taehyung gerinerek uyandı. İyi bir uyku çekmişti. Seokjin'i görmesiyle esnemesini kesti. "Günaydın hyung." En neşeli sesiyle Seokjin'i selamladı. Kendi çadırlarına geldiklerini hatırlayınca durdu. Gözünü kaşıyan eli gözünün üzerinde dururken şaşkın ifadesiyle Seokjin'i incelemeye koyuldu. Namjoon kardeşinin bu haline kıkırdadı. Erken kalkıp biraz av için çadırdan çıkarken, Seokjin ile karşılaşmış onu çadıra davet etmişti. Namjoon ava giderken, Seokjin uyuyan omegalarla baş başa bırakmıştı.
Seokjin biraz uyumalarına izin verdi iki omeganın. Onları biraz yoracaktı bu gün. Namjoon avdan gelene kadar toprak çömleğe odun atıp, yakmış yemek için hazırlık yapmıştı. Namjoon geldikten sonra güneş iyice yükselmiş, hava aydınlanmıştı. Kahvaltı için uyuyan omegaları uyandırmayı Seokjin görev bilmişti. Pişmanlıkla omuzlarını çökertti. En azından biri uyanmış diğerinin uyanması kalmıştı geriye. Taehyung Jimin'in alnına düşen perçemleri tutup çekti. Ortaya çıkan minik burunu işaret ve baş parmağının arasına kıstırıp, acıtmadan nefessiz kalana kadar tuttu. Jimin itkilerek uyandı. Kötü bir uyandırılma şekliydi. Burnunu tutup, acısını almak için avuştururken, söylenmeyide ihmal etmedi. "Yah! Kim Taehyung. İnsan böyle uyandırılır mı? Ödüm patladı." Taehyung kahlahasını tutamadı. "Beni gıdıklamanın intikamı olduğunu düşün chim." Jimin duyduğu lakapla Taehyung'a baktı. 'Chim...' onu affedebilirdi.
Seokjin, iki omegaya bakıp ellerini çırptı. Dikkatleri üzerine toplarken ototiter sesiyle konuştu. "Hazırlanmanız ve yemek yemeniz için 15 dk veriyorum. Kalkın hazırlanın çabuk." Jimin ve Taehyung anlmazca birbilerine bakarken hızla ayakalandılar. Belki uyku sersemiydiler ya da Seokjin'i sorgulamayı uzun zaman önce bırakmışlardı. Ayakları birbirine dolanan ikili hızla yere kapaklanırken Namjoon onların bu komik haline kahkaha atmadan duramadı. Seokjin'in oteritesine karşı koymak zordu.
***
Jimin esnerken Taehyung bir gözü kapalı Seokjin'i takip etmeye çalışıyordu. Nereye gittikleri hakkında bir fikirleri yoktu. Seokjin emir veriyor, onlar hazır bir asker gibi sorgulamadan emirlerini yerine getiriyorlardı. Seokjin onları bekleyen Jungkook'u görmesiyle elini kaldırıp selam verdi. Her şeyden bir haber olan Jimin ise hâlâ esnemek ve Taehyung'un koluna yapışmak ile meşguldu. Jungkook elini kaldırıp gelen Seokjin'e karşılık verdi. Her ne kadar bebeklerin ve miniklerin yumuşak feromonlara ihtiyacı var ise bir o kadar da sert ve onlara güven veren güçlü baba figürlerine de ihtiyaçları vardı. Jungkook liderin oğlu olarak hem denetim hem de yardım için buradaydı.
Savruk adımlarla Seokjin'in arkasından gelen Jimin'i görmesiyle kalbinin ritminin hızlanması bir oldu. Jimin'in hâlâ biraz yüzü ve dudakları şişkinliğini korurken Jungkook büyülenmişcesine onun bu halini izliyordu. Kurdu kokusunu almak için havayı kokladı. Çok değil silik bir böğürlen kokusu burnuna dolarken içinin kıpır kıpıt etmesine aldırmamaya çalışıyordu. Seokjin ve uyuklayan Jimin ve Taehyung Jungkook'un yanına gelip durdular.
Jimin duyduğu vanilya ve ilkbahar kokusuyla gözleri kapalı bir şekilde gülüp memnunca mırıldandı. Gözlerini açıp karşısında ona gülümseyen Jungkook'u görmesiyle Taehyung'un kolunu burakıp Jungkook'a ilerledi. Kolları Jungkok'un güçlü belini sararken başını göğsüne koymuştu. Burnunu bastırıp derince soludu. Seokjin gözleri şokla açılırken, Taehyung'un uykusu bedenini terk etmişti çoktan. Jungkook kollarını ince bele sararken kahkaha attı. Sarsılan gögüsle Jimin hızla gözlerini açtı. Tanrım o ne yapıyordu. Hızla Jungkook'tan ayrılırken, boynuna kadar kızarmıştı-belki de morarmıştı-. Hiç bu kadar utandığını hatırlamıyordu. Tanrım ona ne oluyordu? Gelen Namjoon tuhaf atmosferle duraksadı. Ensesini kaşırken havayı dağıtmak için konuştu. "Eee... Başlamıyor muyuz?" Seokjin onaylayarak konuştu. "E-evet başlıyoruz." Hızla utanan Jimin'i kollarının altına alıp kimsesiz yavruların kontrolü için içeriye doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Ay Dönençesi~
FantasyMinik kar tanesi tenine temas ettiğinde, kaderindeki aşkın heyecanı kalbini hiç atmadığı kadar attırmak için Kambarin'in melez tilkisini arıyordu oraman ruhları.... (Jikook)